19 Nisan 2012 Perşembe

Geleceğin şirketini belki sen de kurabilirsin!

İlk şirketin tarihi yüzyıllar öncesine uzansa da şirketlerin yapılaşması pek fazla değişmemiştir. Belirli bir amaca ulaşmak için bir araya gelen insan topluluğunun finansal haline yıllardır kısaca şirket denmeye devam etmektedir. Peki şirketlerin bu yapısı ne kadar daha devam edecek? Finansal piyasalar yüksek hızla hareket ederken şirketler gelecekte nasıl olacak?

Şirketlerde yapıyı belirleyen en önemli özellik üretilen mal veya hizmetlerin ne tür bir network içinde meydana getirildiğidir. Örneğin Ford ürettiği arabaların tüm ham ve yarı mamullerini yıllarca kendisi üretmekte ısrar etti. Öte yandan Nike ise hiçbir fabrika kurmazken tüm ürünlerini dünyanın her tarafına dağılmış değişik firmalara yaptırmaktadır. Zara adlı İspanyol markası ise daha farklı bir modelle geleceğin şirketini yaratır gibidir.

Zara, klasik bir tekstil firmasının yaptığı işlerin neredeyse tamamını terse çevirerek büyük bir başarı yakalamıştır. Klasik tekstil firmaları üretimlerini kendi firmalarında yaptırmayı kalite sayarken, Zara, kaliteyi birçok küçük üretici firmada yaptırmada yakalamıştır. Bir tekstil firması birkaç model üzerinden binlerce elbise dikerken Zara binlerce model üzerinden birkaç elbise dikmiştir. Tekstil firmaları bayilerine mevsimsel olarak sevkiyat yaparken Zara haftada birkaç kez değişik ürünlerini sevk edebilmektedir. Zara, klasik şirket anlayışını tepetaklak ederek geleceğin modelini yaratır gibidir. Bir yıl içinde onbin yeni dizayn üretip sevkedilmek diğer tekstil firmaları için imkansız bir hayal gibidir. Peki Zara’nın bu modeli ile geleceğin şirketi arasındaki ilişki nerede saklıdır?

Diyelim ki “Godfather (Baba)” adlı filmi yapma görevi size verildi. Fakat sektör hakkında hiç bilginiz bulunmuyor; bildiğiniz tek şey bu tür işlerin bir şirket anlayışı ile çözülebileceği. Öyleyse yeteri kadar çalışana ihtiyacınız olacak. İlk yapılması gereken bir İnsan Kaynakları bölümü kurmak. Bölüm kurulur kurulmaz hemen bu filmi çekmek için gerekli elemanları aramaya başlar. Fakat bir taraftan da şöyle düşünürsünüz: “Film çekmek iyi bir iş. Öyleyse bundan sonra da film çekebiliriz.”

Bu düşünceyle önce bir yönetmen bulunur. Francis Ford Coppola işe alınır. Coppola daha önce hep tek bir film için anlaşma yapmış olup uzun vadeli bir iş kontratı imzalamamıştır. O nedenle normal ücretinin en az on katı para ister. Firma gelecek yatırımlarını düşünerek kabul eder. Sonra bir senarist gereklidir. Mario Puzo ile anlaşılır. O da ömür boyu tek bir şirket için çalışacağından her zamanki ücretinin birkaç mislini ister. Film için en önemli şey oyuncudur. Onlarca oyuncuya ihtiyaç vardır. Marlon Brando, Al Pacino, James Caan gibi oyuncularla bir film için istedikleri ücretin onlarca katına anlaşma imzalanır. Film için gerekli diğer çalışanlarla da aynı tür kontratlar yapılır. Artık her şey hazırdır. Bu esnada yanınıza bu konularda tecrübeli biri gelir ve sizi şöyle der: “Bu film 6 milyon dolara çekilebilirdi ama siz yüz milyonlarca dolar harcadınız.”

Muhtemelen bunu söyleyene şöyle diyeceksiniz: “Bir şirket ancak başlangıçta yatırım yapılarak kurulabilir. Bundan sonra artık sürekli film çekerek para kazanıp yatırım tutarını geri kazanacağız.”

Artık filme başlayabilirsiniz. İşinde uzman bir kadro, harika bir senaryo, çarpıcı bir müzik ve sürükleyici bir konu. Sonuç mükemmeldir. Film bütün dünyada çok beğenilmiştir. İnsanlar devamını beklemektedirler.

Fazla beklemeden Baba-II’yi çekmenin akıllıca bir fikir olduğunu düşünürsünüz. Çünkü şirketiniz artık seri üretime başlamıştır. Yine entrika, ticaret, mafya, Vatikan ve daha birçok çarpıcı olay. İkinci film de inanılmaz tutmuştur. İnsanlar yenisini istemektedirler.

Şirket artık iş modelini oturtmuştur. Herkes görevini bilmekte ve işini başarıyla yapmaktadır. Baba-III’ün çekilmesi de fazla uzun sürmez. Film tüm dünyada gösterime girer. Herkes başarıdan emindir ve kimse beklenilmeyene beklememektedir. Fakat beklenilmeyen gerçekleşir ve film hiç başarılı olmaz. Kimse artık bu sıradan filmi ve devamını merak etmemektedir.

Şirket büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Artık yapabileceği hiçbir şey yoktur. Çok geçmeden de çöker.

Bir filmin bu şekilde çekilmediğini herkes bilir. Ama klasik şirket anlayışı filmlerin böyle çekilmesi gerektiğini söyler. Zara’nın başarısı da burada saklıdır. Zara, yukarıda anlatılan klasik şirket modelini uygulamamış; bunun yerine tıpkı bir film çeker gibi özel davranmıştır. Her film için ayrı bir yönetmen, senarist, oyuncu kadrosu ve ekip oluşturmuştur.

Geleceğin şirket modelinin bugün bir film çekmek için yapılan organizasyon gibi olacağı Zara’nın modelinden anlaşılmaktadır. Geleceğin şirketini belki sen de kurabilirsin.

Hiç yorum yok: