24 Nisan 2012 Salı

Faturayı neden her zaman sıradan insan öder?

Finansal krizin dümen suyunda ilerleyen Avrupa Birliği krizin sorumlusunu bir türlü bulamıyor. Daha doğrusu bulmak istemiyor. Birlik liderleri şu an suçlunun ülkelerin sosyal politikaları olduğunda kararlı. Sıradan vatandaşların aldığı ücretler, sağlık yardımları, emekli maaşları ve her türlü sosyal haklar esas suçlu olarak görülüyor. Kurumsal hırs ve saldırganlığın yarattığı fonksiyonel çöküş görmezden geliniyor. Büyük finansal kuruluşların kardan başka hiçbir şeye odaklanmayarak yarattıkları küresel krizin faturası onlara değil de bir kere daha sıradan insanlara çıkarılmaya çalışılıyor. Ücretler düşürülecek, sosyal haklar azaltılacak, gelirler daralacak ve daha birçok olumsuzluk…

Burada en önemli soru, krizi yaratan ve 2007 yılından bu yana her sıkıştıklarında merkez bankaları tarafından paraya boğulan büyük finansal şirketlerin bu bedeli ödemeye neden istekli olmadıklarıdır. Ya da kendilerine bu bedelin neden ödetilmek istenmediğidir. Bunu anlamak için binyıllar öncesine gidelim ve Antik Çağın pek bilinmeyen bir hikayesini yeniden hatırlayalım..

Yunan kralı Lykurgas ülkedeki zenginliğin bir kısım soylunun elinde olmasından rahatsızlık duymakta ve bu düzeni değiştirmenin yollarını aramaktadır. Halkının daha fazla nasıl mutlu olacağını düşünerek üç önemli icraatını ardı ardına ortaya koyar.

Öncelikle zenginler ile yoksullar arasındaki mal mülk eşitsizliğini gidermek için düğmeye basar. Bütün topraklar birkaç zenginin elindedir ve topraksız bir çok insan vardır. Herkesin varlık bakımından eşit olması bu dengesizliği bitirebilirdi. Bu nedenle Lykurgas bütün toprakları yaklaşık 70.000 eşit parçaya bölerek tüm halka dağıtır. Böylece herkes payına düşen toprakla geçimini sağlayacak besinleri yetiştirebilecek ve daha fazlasına ihtiyacı olmayacaktır. Bu durum zenginlerin hiç hoşuna gitmemişti.

Lykurgas ikinci olarak taşınır malları bölmeye girişir. Fakat kimse elindekini vermeye yanaşmaz. Lykurgas bu sorunu çözmek için farklı bir yola başvurur. Altın ve gümüş parayı kaldırarak demir parayı tedavüle çıkarır. Zenginler önce demir parayı kullanmaya başlasalar da bir ekmek almak için bir araba demir para gerektiği için paranın kullanımı kısa sürede ortadan kalkar. Artık kimse bu saklanmaz ve değeri olmaz maden için haksızlık etmeyecek, rüşvet almayacak, kar hırsıyla birbirine saldırmayacaktır.

Bununla birlikte Lykurgas sanat üretimini de durdurur. Çünkü bu tür ürünleri satın alabilecek para olmayınca pahalı sanat ürünleri de kendiliğinden ortadan kalkmıştı. Artık şehre yönlendirici söz ustaları, şarlatan kahinler, muhabbet tellalları ya da mücevher ustaları gelmemeye başlamıştı. Ne de olsa şehirde para yoktu ve bu insanlar paranın olmadığı bir yere gelmezlerdi. Böylelikle zenginler evlerini süslü eşyalarla dolduramayacaklardı. Artık herkes eşit sayılırdı. Zenginler bu durumdan oldukça şikayetçi olsalar da yine de seslerini çıkarmamışlardı. Çünkü ellerindeki paraları onların diğerlerinden farklı olarak bolluk içinde yaşamasına hala imkan tanıyordu.

Lykurgas üçüncü ve son olarak zenginlerin bu bolluğunu da ülkeden söküp atmak ister. Artık ülkede hiç kimse ayrı yemek yiyemeyecektir. Evinde kendine gösterişli bir sofra kuramayacaktır. Kurulacak ortak sofralarda herkes beraber yiyecektir. Evde gizlice yiyip ortak yemeklere tok gelmek de yasaklanmıştır. Böylece şehirde herkes ortak bir kaptan yemeye başlamış ve zenginliğin eşit bölüşümü Lykurgas’a göre tamamlanmıştır.

Lykurgas tam hayaline ulaştığını düşünürken yaptığı son düzenleme bir anda zenginleri ayaklandırır. Zenginler, zenginliklerini kullanamamaya başladıklarında bıçak kemiğe dayanmıştır. Ayaklanma kısa sürede alevlenir ve Lykurgas’a taşlarla saldırılarak hükümdarlığına son verilir.

Sanıyoruz dünyayı yöneten liderlerin finansal krizin faturasını neden sıradan vatandaşlara kestiğini anlatabilmişizdir. Çünkü bu faturayı zenginlerin ödemesini isteyenlerin sonu Lykurgas’tan farklı olmayacaktır; bunu da dünyayı yönetenler gayet iyi bilmektedirler.

Hiç yorum yok: