Bugünlerde herkes ABD’de yapılacak ve 500 milyon dolara ulaşan loto çekilişinden bahsediyor. Acaba kim kazanacak?
Piyango tarzı şans oyunlarında kazanma ihtimali en iyimser tahminlerle milyonda birlerle ifade edilir. Bu, milyonlarca kişinin kaybedeceği, sadece bir kişinin kazanacağı anlamına gelir. Bu gerçeği bilen piyango şirketleri asla reklamlarında bu tür somut istatistiksel tuhaflıkları belirtmezler. Ondandır ki insanlar kendilerini daima kazanan o bir kişiye daha yakın görürler. O nedenle hafızamızda kaybeden milyonlar değil kazanan bir kişi ile ilgili figürler kalır çoğu zaman. Kazanacağımıza olan inancımıza kanıtlar aramak, tersi duruma göre daha fazla meşgul eder zihnimizi. Bugüne kadar kaybetmiş olmamızın bugün kazanma ihtimalimizi arttırdığı veya rüya, fal, pozitif düşünme gibi daha ilahi inanışlar düşüncemizi kaplar.
Piyango çekilişlerinde insanların bilet satın almaları olasılık körlüğünün bir sonucudur çoğu zaman. Ama alanlar şöyle düşünür: “Nasıl olsa birisi kazanacak, o neden ben olmayayım?” Bu tür bir düşünce şeklinin doğruluğu, bir ayının saldırısına uğrama ihtimali ile aynı anlamdadır. Bu ihtimal birçok insan için sıfıra eşittir. Ama unutulmamalıdır ki dünyada her yıl binlerce insan ayıların saldırısına uğramaktadır. Şüphesiz bu anlatılanların hiçbiri piyango bileti almanın büyüsünü engellemeyecektir. Çünkü ihtimalleri hesaplamakta zorlanan insanoğlu; arabalar çok daha riskli iken uçaklardan, hava kirliliği çok daha fazla insanı öldürürken kimyasal silahlardan korkmaya devam edecektir. Ya da bir para dört kez havaya atılıp yazı geldiğinde, beşincide tura geleceğine, paranın güçlü bir hafızası ve adalet duygusu varmışçasına inanmayı sürdürecektir.
Bir kişinin piyangoda büyük ikramiyeyi kazanması istatistiğin değil rastlantının sonucudur. Matematiksel bir deyim olan rastlantı ilkokuldan üniversiteye, gençlikten yaşlılığa, piyangoyu aldığımız andan çekildiği ana kadar hayatımızda yer alan bir metafordur. Rastlantı, doğanın kanunları içinde, ölçülmesi mümkün olmayan değişkenlerin yarattığı sonuçları ifade eder. Rastlantıyı anlamak günlük hayatı anlamak demektir.
Rastlantıyı, olasılığın matematiksel ifadelerinden ayıran nedenler ‘mümkün olanın zamansallığı’ ile anlatılabilir. Bir olayın gerçekleşme olasılığı onda bir de olsa milyonda bir de olsa ne zaman gerçekleşeceği bilinemez. Üst üste on milyon kez yazı gelen bir paranın sonraki atışta ne geleceği belli değildir. Çünkü atılan paranın on milyon kez yazı geldiğinden haberi yoktur. Gerçekleşen olay gerçekleşecek olanlardan sorumlu değildir. Gerçekleşecek olan da gerçekleşenden sorumlu değildir. Bu nedenle zaman faktörünün olasılıktan arındırılmasının rastlantıyı ortaya çıkardığını söylemek yanlış bir yaklaşım olmayacaktır.
Fakat bu anlatılanların hiçbiri insanları piyango bileti almaktan uzak tutmaz. Yapılan araştırmalar piyango biletlerini alan kişilerin istatistiksel hesaplamaları göz önüne almayan bir duygusal davranış modeli benimsediklerini göstermektedir. İkinci bileti alanların heyecanı ilk bilet kadar olmamaktadır. Oysa ikinci bilet istatistiksel olarak kazanma şansını %100 arttırmıştır. Bundan şu anlam çıkarılabilir. İnsanlar oyunun içinde olmayı sevseler de kazanma ihtimallerinin birkaç bilet fazla almayla artmadığının farkındadırlar. Çünkü bu tip oyunlarda kazanma ihtimali milyonda birlerden bile daha düşüktür. Öte yandan bilet alınmadığı zaman, kazanan kişiyi gördüklerinde pişmanlık duyarlar. Böyle bir pişmanlık duygusu kimse yaşamak istemez. Bu nedenle bir bilet alarak oyuna katılmak en azından pişmanlığı azaltacaktır.
Piyango biletleri için söylenecek tek bir şey var aslında: Dünyanın en kötü yatırım araçları oldukları. Çünkü yatırdığınız parayı bu kadar çabuk başka hiçbir şey kaybettiremez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder