Henry Ford, 20.yüzyıl başlarında vasıfsız işçileri bir üretim bandı üzerinde çalıştırarak seri üretimin ilk temellerini attı. Fordizm denilen bu model bugün üretimden gıdaya, sağlıktan finansal hizmetlere birçok sektörde hala kullanılmaktadır. Model basitçe şöyle işler. Bir bant üzerinde yürüyen makine sırayla işçilerin önünden geçer ve her işçi sıra kendine gelince elindeki parçayı bu makinaya monte eder. Bu süreçte her işçi sadece elindeki parçayı doğru şekilde monte etmekten sorumludur. Çünkü herkesin tanımlanmış işi yapması verimliliğin bir gereği olarak düşünülmüştür.
Modelin üretim sektöründe başarılı olması kısa sürede diğer sektörlerin de dikkatini çekmiştir. 2000’li yılların başında büyük bir çıkmazın içine giren İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri (National Health Service) çözümü Fordizm’de bulmuştu. Doktor ve hemşirelerin baktıkları hastalar için ayırdıkları zamanın kontrol altında tutulması sektörün verimliliğinin kilit noktası olarak görüldü. Artık İngiliz doktorlar ve hemşireler hastalarla ilgilenmek yerine hastanın kusurlu veya sorunlu organı ile ilgilenmeye başladılar. Doktorlar hastayı bir bütün olarak ve her şeyin başında bir insan olarak değil; kırık bir kol, kanserli bir karaciğer, mikroplu bir boğaz olarak görüyorlardı. Yoğun işbölümü kişiye değil parçalara odaklanmayı öneriyordu. Tıpkı Ford’un bant işçileri gibi doktorlar da hastanın sadece paylarına düşen kısımlarını onarmaya başladılar. İnsandan anlayan doktor değil, belli bir parçadan anlayan doktor modeli giderek hakimiyetini güçlendirmişti.
Uzmanlaşma giderek artsa da odaklanma insandan aynı hızla parçalara doğru kaymaktadır. Bir doktorun değeri bir karaciğeri ne kadar kısa sürede muayene ettiği ve bunu günde kaç adet yaptığı ile ölçülmeye başlıyordu. Fakat burada bir sorun vardı. Bir organı tedavi etmeye odaklanma başka bir organ üstündeki hastalığı görmezden gelmeyi getiriyordu. Peki bu durum nasıl yorumlanmalıydı?
Ulusal Sağlık Hizmetlerinin kullandığı model; ki bugün tüm dünyada kullanılmaktadır, basit bir iş yapma şekline dayanıyordu: Oto sanayi sitesi!
Diyelim ki arabanızın karbüratöründe bir sorun var. Oto Sanayide küçük bir dükkana gidersiniz. Usta arabanızı inceledikten sonra karbüratördeki sorunu tespit eder ve gerekli müdahaleyi yapar. Artık aracınızdaki karbüratör sorunu bitmiştir. Peki bu yeterli midir? Acaba aracınız karbüratörünün düzelmesi başka bir soruna neden olmuş olabilir mi?
Karbüratör tamirinde uzmanlaşmış usta arabanın geneli hakkında belli bir malumata sahip olsa da gerçekleştirdiği müdahalenin arabanın genelinde yaratabileceği negatif etkileşimleri düşünemeyecektir. İşte bu oto sanayi sitesi modeli Ulusal Sağlık Hizmetlerinin de modelidir. Fakat bundan daha öteye finansal sistemin çalışma modelidir.
Finansal sistem tıpkı bir insan vücudunu organların oluşturması gibi birçok yapı taşından oluşur. Bankalar, fonlar, borsalar, rating şirketleri, denetim şirketleri ve daha birçok element. Tüm bunların etkileşimi ile finansal piyasaların denge halinde işleyişi meydana gelir. Peki ya finansal sistem hastalanırsa? İşte bu durumda doktorlar devreye girerler. Hükümetler, merkez bankaları, düzenleyici kuruluşlar, kanunlar ve daha birçok doktor. Hasta neresinde bir rahatsızlık görüyorsa o hastalığın uzmanı olan doktora sevk edilir. O doktor da gerekli tedaviyi yapar ve hasta iyileşerek yoluna devam eder.
Bu durumu 2007 finansal krizinde ortaya çıkan sorunları düşünerek yeniden kurgulayalım. Finansal krizin ilk günlerinde suçlunun birkaç kendini bilmez banka olduğu düşünüldü. Bu konuyla ilgilenen doktor düzenleyici kuruluşlardı. Hemen hasta muayene edildi ve semptom konuldu. Yatırım bankalarında sorun vardı ve hemen değişmeleri gerekiyordu. Vakit kaybetmeden tüm yatırım bankaları bir anda ticari bankaya döndürüldü. Hastanın tedavi olduğu düşünüldü. Fakat bu kez de menkul kıymetlerde sorun belirdi. Uzman doktoru hükümetlerdi. Bankaların ellerindeki menkul kıymetler hükümetler tarafından satın alınarak hasta organın düzeltilmesi yoluna gidildi. Hasta düzeldi derken bu kez sorun ödenmeyen krediler nedeniyle müşterilerde bulundu. Uzman doktoru yasa koyuculardı ve alelacele çıkarılan kanunlarla gerekli kredi yapılandırmaları sağlandı. Tamam, şimdi oldu derken bu kez likidite yokluğu ortaya çıktı. Para finansal sistemin kanıydı ve kansız bir finansal sistem düşünülemezdi. Uzman doktoru merkez bankalarıydı. Hemen piyasaya gerekli likidite sürüldü ve canlılık sağlandı. Fakat hasta yine düzelmedi. Sorun bu kez ülkelerin borçlanma seviyelerindeki yükseklikte belirdi. Uzman doktoru IMF, AB ve ECB idi. Hemen müdahale edildi ve gereken tedbirler alındı.
Şu an hastanın düzeldiği tahmin ediliyor. Ama birçok kişi yakında yeni bir hastalığın ortaya çıkacağını biliyor. Peki ama bu neden kaynaklanıyor? Yani insanlar finansal sistemin henüz iyileşmediğini nerden biliyorlar? Hata nerede saklı?
Sorunun yanıtı Fordizmin tarihi kalıntısı olan oto sanayi sistemi çalışma modelinde saklı. Tüm finansal sistem oto sanayi sistemi gibi çalışıyor ve bozulan parça onarılırken hasta bir bütün olarak düşünülüp değerlendirilmiyor. Tıpkı sağlık sistemlerinde olduğu gibi… Bu durum aslında hatanın nerede olduğunu da açıkça gösteriyor: Hastanın bir bütün olarak değerlendirilmemesi; ya da en genel anlamıyla eşgüdüm eksikliği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder