16 Nisan 2012 Pazartesi

En hızlı ulaşım trafiğin en yoğun saatinde mümkündür

Yazının başlığının paradoksal olduğunu düşünenler olabilir. Fakat az sonra anlaşılacağı gibi başlık hiçbir paradoks içermiyor. Bir yere en hızlı sürede ulaşmak isteyen araçlar bunu ancak trafiğin en yoğun olduğu saatte başarabilirler. Nasıl mı?

İnsanoğlunun karşılaştığı tüm sorunlara finansal çözümler bulmayı başaran ekonomi bilimi acaba trafik sorununu da çözebilir mi?

Trafik dünyanın tüm metropollerinde önemli bir sorun. Geliştirilen yöntemlerin hiçbirinin trafik sorununu çözemediği ortada. Peki trafik sorunu ekonomi bilimi tarafından çözülemez mi?

1996 yılında Nobel Ekonomi Ödülünü alan Kanadalı ekonomist William Vickrey’in “tıkanıklık fiyatlandırması” (congestion pricing) adlı çalışması soruna ekonomik bir bakış gösteren dünyadaki ilk örnektir. Vickrey, araştırmalarında yolları da diğer ekonomik mallar gibi kısıtlı bir kaynak olarak değerlendirmiş ve esnek bir fiyatlandırma modeli önermişti. Ona göre yollar ücretlendirilmeliydi. Ancak bu sayede insanlar yolların kendileri için gerçekteki değerinin ne olduğuna karar verebilirlerdi. Bu kararı vermeleri onlardan bazılarını toplu taşımayı kullanmaya, bazılarını kullanım ücretinin düşük olduğu farklı saatlerde yola çıkmaya ve bazılarını yollara hiç çıkmamaya yönlendirebilirdi.

Yolların trafik sıkışıklığının yoğun olduğu sabah ve akşam saatlerinde pahalı olması güzel bir fikirdi. Bu teknik zaten hayatın birçok alanında kullanılıyordu. Barlar hafta içi, içki fiyatlarının düşük olduğu Happy Hours’lar düzenliyorlar ya da uçak firmaları erken rezarvasyonlarda düşük ücret, geç rezarvasyonlarda yüksek ücret alarak dengeyi sağlıyorlardı. Tıkanıklık fiyatlandırması doğru bir teknik gibi görünse de kesin bir çözüm olmadığı açıktır. Çünkü fiyatlandırma yapılsa da, arabaların trafiğe çıkıp çıkmayacağı konusunda nihai karar araç sahiplerine bırakılmaktadır. Bundan sonra ortak aklın sorunu çözeceğine inanmaktan başka seçeneğimiz kalmayacaktır. Peki ortak akıl sorunu çözebilir mi?

Dünyadaki örneklerine bakıldığında tıkanıklık fiyatlandırmasının yollarda %20 düzeylerinde bir rahatlamaya neden olduğu görülmektedir. Fakat bu rakam birçok metropol için yeterli değildir. Öyleyse ne yapılması gerekiyor? Fiyatları biraz daha mı arttırmalıyız?

Fiyatları orta sınıfın karşılamakta zorluk çekeceği tutarların üzerine çekersek trafiğe sadece bu bedeli ödeyebilecek varlıklılar çıkacaktır. Geri kalanlar ise çıkamayacaktır. Bu yaklaşım, soruna belli ölçüde çözüm sağlasa da, yolların sadece parayla, zamanı satın alanlar tarafından kullanılacağı sorununu doğuracaktır. Oysa yollar herkes içindir. Öte yandan yolların boş olması, aşırı dolu olmasından ekonomik olarak daha iyi bir çözüm değildir. Çünkü trafik sıkışıklığı aynı zamanda ekonomik dinamizmin de bir göstergesidir. Öyleyse yolları boşaltmak da gerçek çözüm değildir.

Fiyatlandırmanın trafik sorununa kesin çözüm sağlaması şu an için ütopik bir kavram gibi durmaktadır. Öyleyse çözümü başka bir yerde arayalım. Trafik sıkışıklığının ortalama bir yolda (köpru, kavşak, geçiş vs. hariç) neden kaynaklandığını öğrenebilirsek belki sorunun kaynağına iner ve insan doğası içinde bir çözüm geliştirebiliriz.

Trafik sıkışıklığı, birçok bilim adamın da ortaya koyduğu gibi, tıpkı bir kum saatini tıkayan küçük bir taş parçası gibi yavaş giden arabaların neden olduğu bir sorundur. Yavaş giden arabalarla yapılan yol deneylerinde, hızlı araçların yaptığı şerit değişikliklerinin yolda tıkanmaya sebep olduğu anlaşılmıştır. Darboğazlar, hareket halindeki trafiği yavaşlatmaktadırlar. Peki bu nasıl çözülebilir?

Alman fizikçi Dirk Helbing’in “uyumlu akış” (coherent flow) adını verdiği tanımlama bu soruna en optimum çözümü veriyor gibi görünmektedir. Bir bütün halinde aynı hızla giden arabalar, dilediklerinden daha yavaş gitseler de bir bütün olarak mümkün olan en kısa sürede ulaşmış olurlar. Diyelim ki araçların hepsi 50 km. hız ile gidiyor. Araçların bazıları 100 km. hız ile gitselerdi daha hızlı gideceklerini düşünseler de toplu olarak en kısa sürede ulaşmış olacaklardır. Yani belli bir noktadan belli bir anda geçen araba adedi araçların hepsi aynı hızla hareket ettiklerinde en yüksek seviyeye çıkar. Arabaların hızı bu sayıyı etkilemez.

İşte Helbing’in bu çözümü, yani belli bir anda yolun belli bir noktasından geçen araba sayısının en üst seviyede olmasının tek şartı, yolun boş değil tamamen dolu olmasından geçmektedir. Yollar ağzına kadar arabayla dolu olmadığı ve araçlar aynı hızla hareket etmediği sürece belli bir varış yerine daha az sayıda araç gidecektir; yollar boş olsa bile.

Trafik probleminin bir ortak davranış problemi olduğu unutulmamalıdır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Istanbul'da nerede trafik varsa, ilerisinde, kilit bir noktada, yolcu indirmek/bindirmek üzere bekleyen ve böylece zaten daralan yolu bir serit daha daraltan bir araba vardir.
Bunun arkasindaki sebep, "arabam var, bir adim yürümem, yolcumu da yürütmem, bana ne, en kilit noktada dururum" mentalitesidir. Trafik egitimi kit bir toplumun, ilkel bir anlayisidir.