İspanya, tarihinin en büyük bankacılık krizlerinden biriyle uğraşıyor. Yarım kalan inşaat projeleri ülkeyi daha önce terkedilmiş bir şantiye haline getirmişti. Şimdi ise bankaların verdikleri mortgage krediler baş ağrıtıyor.
Bankaların elinde ödenmeyen krediler nedeniyle fazla sayıda ev bulunuyor. Bunlar bankaların bilançolarında bir süredir taşınıyor. Ama ev fiyatlarının aşırı düşmesi bankaları, bu varlıkları satarak paraya çevirme konusunda korkutuyor. Öte yandan hükümetin bankaları sıkıştıran yeni düzenlemesi bu korkuyla yüzleşmeyi gerektirecek gibi görünüyor. Çünkü hükümet bankalardan sadece bu evlerle ilgili olarak 2 yıl için 50 milyar Euro zarar yazmasını istiyor. Bu şu anlama geliyor. Bankalar ellerindeki evleri piyasada satmak zorunda kalacaklar. Fakat bu kadar yüksek arz, ev fiyatlarını daha da aşağıya çekeceği için zarar daha da artacak. Bu da ilave sermaye açığı yaratacak ve bankaları sermaye avına çıkaracak. Peki böyle bir ortamda sermaye bulmak kolay mı? İşte bankalar bunu başta düşüneceklerdi.
İspanyol bankaları bu kredileri verirken her bankacının bilmesi gereken ya da başka bir deyişle bankacıyı bankacı yapan altın bir kuralı toptan görmezden gelmişlerdi. Alaska’da vahşi doğada 5 ay kadar yanında hiçbir şey olmadan yaşayan Christopher McCandless’ı ölüme götüren sebep ile İspanyol bankaların yaptığı aynı hataydı.
Christopher McCandless ya da kendine verdiği isimle Alexander Supertramp 1990 yılında üniversiteyi bitirdiği gün bankadaki 22.000 dolarını hayır kurumlarına bağışlayıp ailesine ve arkadaşlarına haber vermeden Amerika turuna çıkar. Mccandless, Alaska'ya vardığında üzerinde hafif giyecekler ve yiyecek çok az şeye sahiptir. Bu vahşi doğanın ortasında tam dört ay geçirir. Bu süre sonunda yeterince bitkin bir hale gelen McCandless, bu maceraya artık dur demenin vaktinin geldiğine inanır ve dönüş yolculuğuna koyulur. Fakat tatsız bir sürprizle karşılaşır. Daha önce geçtiği nehir karlar eridiği için derinleşmiş ve karşıdan karşıya geçmeyi zorlaştırmıştır. McCandless haritası olmadığı için suların biraz daha çekilmesini beklemeye karar verir. Fakat bu bekleyiş onu bitkin düşürür. Yediği tohumların toksik etkisi de eklenince 24 yaşında açlıktan ölür.
McCandless ülkesinde bir kahraman ilan edilirken Alaskalılar tarafından aptal ilan edilir. Çünkü Alaskalılara göre McCandless doğada yaşayan bir insanın yapmaması gereken bir hatayı yapmıştır. Nehri geçmeye çalışıp geçemediği yerin biraz ilerisinde daha uygun bir geçiş olduğu hatta 800 metre ötede nehrin sığ bir hal aldığı bilinmektedir. Ama McCandless bir doğa gezgincisi olarak iyi bilmesi gereken bu durumu bile araştırmamıştır. Kendisini doğa gezgincisi yapan bulunduğu doğayı tanıma becerisini gösterememiştir. (Merak edenler into the wild filmini seyredebilirler.)
İşte İspanyol bankalarının yapamadığı veya yapmadığı şey de buydu. Kredinin doğasını kavrayamamaları.
Bankacılıkta çok eskiden beri bilinen bir fenomen vardır: “Teminata kredi verilmez!” Maalesef İspanyol bankaları bu hatayı yapmışlardı. Konut kredilerini kişilerin ödeme güçlerini düşünerek değil teminatlarına güvenerek vermişlerdi. Yani şu an ellerinde değersiz şekilde bekleyen evlere.
McCandless bulunduğu çevreyi tanımama hatasının bedelini hayatıyla ödemişti. Umarız aynı son İspanyol bankaları için gerçekleşmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder