Dünyanın en zengin 100 insanından biri olmak istiyorsanız ihtiyacınız olan yaratıcı bir ürün değil, basit bir modeldir. Basit bir model ise herkesten daha basit düşünerek oluşturulabilir. Fakat ne tuhaftır ki çoğu zaman insanlardan daha karmaşık düşünmek mümkünken daha basit düşünmek mümkün değildir. Çünkü basit düşünmek oldukça zordur.
Finansal piyasalardaki oyuncular çoğu zaman tüm karmaşadan haberi olan ve bu karmaşayı yorumlama becerisine sahip olduklarını düşündükleri uzmanların peşine takılmayı kazanmanın altın bir kuralı olarak düşünürler. Ne kadar zeki olursa olsun herhangi bir uzmanın finansal piyasaların karmaşıklığını çözümleyebilecek bir yeteneğe sahip olduğunu düşünmek hatadır. Peki öyleyse yapılması gereken nedir?
Finansal piyasalar daima diğerlerinin ne düşündüğünü düşünebilen insanların başarılı olduklarına inanır. Ama bu fikrin doğru olduğunu söylemek her zaman mümkün değildir. Herkes en karmaşığı düşünürken en basiti düşünen doğru yanıtı bulmuş olabilir. Çünkü doğanın bütün kanunları basitlik üzerine kuruludur.
İnterneti kullanan herkes Google arama motorunun, birkaç basit sözcüğü yazarak istediğiniz sayfaya sizi ne kadar kısa bir süre içinde ulaştırdığını fark etmiştir. Peki, Google bunu nasıl başarmaktadır? Sizin ne aradığınızı nasıl bilebilmektedir?
Bu sırrın, şirket tarafından resmi olarak açıklanmasa da Pagerank adı verilen bir algoritma olduğu düşünülmektedir. Google’ın sahibi ve dünyanın en zengin 100 kişisinden biri olan Larry Page 1998 yılında Stanford Üniversitesinde yüksek lisans öğrencisidir. O sıralar arama motoru piyasası Yahoo’nun elindedir. Yahoo’nun sendelemesi durumunda AltaVista ya da Lycos’un yerine geçeceği düşünülmektedir. Google adlı bir arama motoru ise henüz mevcut değildir. Larry Page 1998 yılında yaptığı bir çalışmayı anlatan bir makale yazar. Makalede internet sitelerinin nasıl değerlenebileceği üzerine düşünceleri yer almaktadır. Page kısaca şöyle demektedir: “ Bir internet sitesi kendisine diğer internet sitelerinden verilen bağlantılar kadar değerlidir.”
Larry Page’i bu düşünceye yönlendiren eski bir düşüncedir aslında. “Para parayı çeker” evrensel mitinin formülü olan Cazibe Kanunu (Law of attraction).
Cazibe kanunu herkesin iyi bildiği bir düşünce şeklidir. Olumlu duygular olumlu duyguları, olumsuz duygular olumsuz duyguları tetikler. Eğer açtığınız bir zarftan para çıkmasını isterseniz; zarfı açtığınızda çıkan şey paraysa bunu daha önceden düşündüğünüz için paranın çıktığına inanırsınız. Bu yaygın bir düşünce şekli olduğu için zamanla toplumsal yaşayışa şekil veren bir hal almıştır. İşte Larry Page’in kullandığı algoritmanın temeli de budur.
Page, yazdığı makalede, bir siteye diğer sitelerden ne kadar çok bağlantı verilirse sitenin değerinin o kadar yüksek olacağını söyler ve tüm sitelere bu şekilde bir puan verir. Aynı zamanda bağlantıyı veren sitenin pagerank’i ne kadar yüksekse bağlantı verilen sitenin pagerank’i de o kadar yüksek olacaktır. Pagerank denilen 0-10 arasındaki bu puan sistematiğine göre en çok bağlantı alan sitenin puanı en yüksektir. Ve siz arama motoruna herhangi bir sözcük yazdığınızda Google size pagerank’ı en yüksek siteden en düşük siteye doğru sıralama yapacaktır. Çoğu zaman herkesin aradığı şey sizin de aradığınız şey olacağı için aradığınıza hemen ulaşacaksınız.
Page’in düşüncesi daha da basitleştirilirse şuna karşılık gelmektedir. Hiçbir site kötü bir siteye bağlantı vermez. Eğer siteye link veriliyorsa site iyidir. Ya da doğadaki adıyla cazibe kanunu.
Daha karmaşık bir modele sahip olsa da Pagerank sisteminin basitçe bu şekilde çalıştığı tahmin edilmektedir. Pagerank’in ne olduğunu anlasak da Lary Page’in dünyanın nasıl en zenginlerinden biri olduğunu hala anlayabilmiş değiliz. İşte hikayenin en basit kısmı burası. Larry Page, yaptığı bu modeli daha iyi açıklayabilmek ve test etmek için Google adlı bir arama motoru oluşturduğunu söyler makalesinde. İşte bu Google o Google’dır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder