10 Nisan 2012 Salı

Bayes Teoremi

USS Scorpion adlı nükleer denizaltı 5 Haziran 1968 tarihinde 99 mürettebatıyla esrarengiz şekilde ortadan kaybolur. Atlantik’te batan denizaltı ABD tarihinin 2 nükleer denizaltı kazasından biri olarak tarihe geçer. Batan denizaltı ile son yapılan bağlantının ardından ne kadar yol aldığı konusunda kimse bilgi sahibi değildir. En iyimser tahminler 20 mil genişliğinde bir alan içinde battığını söylüyordu, ama nerede?

Hikayeye tekrar döneceğiz. Şimdi kısa bir tarihi geri dönüş yapalım. 18.yüzyılda yaşamış İngiliz istatistikçi Bayes, hayatın ve matematiğin tuhaf bir ilişkisini keşfeder: “Bir şeyin ileride gerçekleşme ihtimali şu anda gerçekleşmeme ihtimali ile ilişkilidir.”

Bayes bu istatistiksel modele şöyle bir düşünceyle ulaşır. Diyelim ki bir zar atılıyor ve hayatında hiç zar görmemiş birine 6 gelme ihtimali nedir diye soruluyor. Adam muhtemelen ½ diyecektir. Bu yanıt istatistikten biraz anlayanlar için gülünç gelebilir. Çünkü zarın 6 gelme ihtimali 1/6’dır. Fakat bunu bilmeyen birisi ½ cevabını verecektir. Çünkü 6 ya gelir, ya gelmez.

Zarı attığımızı ve 1 geldiğini varsayalım ve sonra aynı adama yeniden soralım: “Zarın bir sonraki atışta 6 gelme olasılığı nedir?” Olasılığı geçmiş tecrübelerinden edindiği derslerle yorumlayan adam muhtemelen şöyle cevap verecektir: “Sıfır.” Neden diye sorduğumuzda da şöyle diyecektir: “Az önce de attık ama 6 gelmedi. Demek ki 6 gelmiyor.”

Zarı yeniden attığımızı ve bu kez 6 geldiğini varsayalım. Sonra da adama yeniden kaç geleceğini soralım. Adam muhtemelen yine ½ diyecektir. Çünkü geçmiş tecrübeleri ona zarın iki kez atıldığını ve bir kez 6 geldiğini göstermiştir. Demek ki her iki atışta bir kez altı geliyor.

İşte Bayes’in bugün kendi adıyla anılan teorisi hayatın bu boyutunu ifade eder. Yani bilinmezliğin geçmiş tecrübelerle yorumlanarak matematize edilmesi gerçeğini. Peki, hayatın bilinmezlikleri geçmiş tecrübeler ve varsayımlar doğrultusunda şekillenen matematikle keşfedilebilir mi?

Şimdi tekrar hikayemize geri dönelim. Kayıp denizaltı Scorpion’un yerine bulmak için bir grup bilim adamından oluşan bir ekip kurulur. Ekibin başında matematikçi John Craven adlı deniz subayı vardır. Craven öncelikle Scorpion’un başına neler gelmiş olabileceğine dair bir dizi senaryo üretir. Sonra ekibe bu senaryoların gerçekleşme olasılığını sorar. Ortaya bir de iddia koyar. En iyi tahmini yapana bir şişe Chivas Regal hediye edecektir. Bahisler kızışmıştır.

Craven, gruptan elde ettiği bilgileri bir araya getirerek Scorpion’un nasıl ortadan kaybolduğunun bileşik resmini çizer. Kullandığı yöntem 300 yıl önce keşfedilen Bayes teoremidir. Scorpion’un nerede olduğu konusunda ortaya çıkan sonuç ise kimsenin tahmin ettiği bir yer değildir.

Scorpion 5 ay sonra bulunduğunda Craven’ın söylediği yerin sadece 200 metre ötesindedir. Bu gerçekten dahiyane bir sonuçtur. Çünkü tahmin yapanların hiçbiri ne geminin son yerini, ne hızını, ne de hareket açısını biliyordu. Ama Bayes onlara gerçeği söylemişti.

Finansal sistemin geleceği de geçmişinin ortaya çıkardığı veya dışarıdan bir etki olmaksızın tahminlenebilen senaryoların ortak bileşkesidir. Tüm nedenlerin tek bir sonuca, tüm sonuçların tek bir nedene indirilebileceği asla hatırdan çıkarılmamalıdır.

Hiç yorum yok: