30 Eylül 2015 Çarşamba

11 trilyon dolar nereye gitti?

Küresel hisse senetlerinin değerinden 11 trilyon dolar silindiği gündemin en çok konuşulan finans haberlerinin başında geliyor hiç şüphesiz. Bu büyüklükte bir paranın yok olması önemsiz bir olay olmasa gerek. Türkiye'nin milli gelirinin on katından fazla bir rakam. Bu kadar büyük bir rakam bir anda nereye gidebilir?

Bugün iRRasyonel'e en fazla sorulan soru da buydu: 11 trilyon dolar nereye gitti? Piyasaların ve ekonominin nasıl işlediğini bilmeyenler ya da daha iyi anlamak isteyenler için bu sorunun yanıtını basit bir hikayeyle yeniden anlatalım.

Bir zamanlar küçük bir ada ülkesi vardı. Bu küçük adacıktaki toplam para miktarı 2 dolardı. 2 adet 1 dolarlık madeni para piyasadaki toplam para sirkülasyonunu oluşturuyordu.

Bu adada yaşayan 3 kişi vardı. Bay A adanın sahibiyken, Bay B ve Bay C’nin ellerinde 1’er doları vardı.

Bir gün Bay B, elindeki 1 dolarla yaşadıkları adayı Bay A’dan satın almaya karar verir. Ne de olsa ada değerli bir yerdir... Alışveriş sonrası Bay B adanın sahibi olurken A ve C’nin ellerinde 1 doları vardır. Alışveriş sonrası adanın fiyatı da 1 dolar olmuştur.

Böylece adanın toplam varlıkları 3 dolara çıkmıştır.

Bir süre sonra Bay C şöyle bir fikir geliştirir: “Adadaki arazi miktarı sınırlı ve arazi üretilebilir bir varlık değil. Öyleyse bu adanın değeri yakında kesinlikle artacak.” Ve Bay A’dan 1 doları ödünç alarak, adayı Bay B’den 2 dolara satın alır.

A’nın C’ye verdiği 1 dolarlık kredi sonrasında Bay A’nın net varlığı 1 dolardır. B, adayı 2 dolara sattığı için net varlığı 2 dolardır.
C, adayı 2 dolara satın alsa da, A’ya olan 1 dolar borcu nedeniyle net varlığı 1 dolardır.

Ülkenin toplam varlıkları 4 dolardır bu durumda.

Bay A, bir zamanlar sahip olduğu adanın değerinin yükseldiğini görünce sattığına pişman olur ve derhal harekete geçer. Zaten Bay C’nin kendisine 1 dolar borcu vardır. Bay B’ye giderek onun elindeki 2 doları borç alır. Adayı Bay C’den 3 dolara satın almak üzere anlaşırlar. Ödemenin 2 doları nakit, 1 doları Bay C’nin kendisine olan borcunun iptal edilmesi suretiyle yapılacaktır.

Sonuçta A, 3 dolar değerindeki adanın sahibidir. Fakat B’ye 2 dolar borcu olması nedeniyle net varlığı 1 dolardır. B, A’ya 2 dolar kredi açtığı için net varlığı 2 dolardır. C’nin elinde ise 2 dolar vardır ve net varlığı 2 dolardır.

Ülkenin toplam varlıkları 5 dolara yükselmiştir ve balon giderek şişmektedir.

Bay B, adanın fiyatının hala yükselmeye devam ettiğini fark eder. O da yeniden adaya sahip olmak ister ve adayı Bay A’dan 4 dolara satın alır. Ödemenin 2 doları C’den borç alınan 2 dolarla, kalan 2 doları ise Bay A’dan olan 2 dolarlık alacağının iptali ile yapılır.

Bunun sonucunda, A’nın borcu silinmiş ve elinde de 2 dolar nakti vardır. Net varlığı 2 dolardır. B, 4 dolar değerindeki adanın sahibi olmakla birlikte, C’ye olan 2 dolar borcu nedeniyle 2 dolar net varlığa sahiptir. C, verdiği 2 dolar kredi nedeniyle 2 dolar net varlığı vardır.

Adanın toplam varlıkları 6 dolara yükselmiştir. Oysa başta var olan bir ada ve 2 dolar haricindeki nakit para dışında piyasaya bir şey girmemiştir.

Ama adada herkes mutlu ve zengindir.

Bir gün Bay C’nin aklına şeytani bir düşünce gelir: “Adanın fiyatının bundan daha fazla yükselmesi mümkün değil, en iyisi Bay B’nin bana olan borcunu vadesinde tahsil etmek… Piyasada sadece 2 dolar var ve adanın değeri en fazla 1 dolar eder.”

Ne gariptir ki, elinde 2 doları bulunan Bay A da o sırada aynı şeyi düşünmektedir. Kimse adayı satın almak istemez…

A, elindeki 2 dolar nakitle net varlığı hala 2 dolardır.

B’nin C’ye 2 dolar borcu devam etmektedir. Sahibi olduğu adanın değeri ise 4 dolardan 1 dolara düşmüştür. Net varlık değeri -1 dolardır bu durumda.

C’nin B’ye verdiği 2 dolarlık kredi ise tahsili şüpheli hale gelmiştir. Bu durum C’de sıkıntı yaratsa da net varlık değeri hala 2 dolardır.

Sonuçta adanın toplam varlık değeri 6 dolardan başlangıçtaki gibi 3 dolara düşmüştür.

Peki, adadan 3 doları kim çalmıştır?

Balon patlamadan önce Bay B, adanın değerinin 4 dolar olduğunu düşünüyordu. Fakat adanın fiyatının 1 dolara düşmesi ve adayı satacak müşteri bulamaması B’yi, 2 dolar olan borcunu nasıl ödeyeceği konusunda düşünceye sokar.

Adanın net varlık değeri hala 3 dolardır.

Artık Bay B daha fazla dayanamaz ve borcunu ödeyemeyeceğini itiraf eder. Bu durumda Bay C’nin kredisi de otomatik olarak batmış olur. Karşılığında da Bay B’nin sahibi olduğu 1 dolar değerindeki adayı geri alır.

Hepsinin sonunda, A’nın hala elinde 2 doları vardır ve net varlıkları 2 dolardır. B, iflas etmiştir ve net varlık değeri 0’dır. C’nin elinde ise 1 dolarlık adadan başka bir şey kalmamıştır. Yani 1 dolarını kaybetmiştir.

Adanın net varlık değeri başlangıçtaki gibi 3 dolara gerilemiştir.

Hikaye burada bitmektedir.

Dikkat edilirse varlık dağılımı başlangıçtakine göre değişmiştir. Bay A kazanan, Bay B kaybeden, Bay C ise henüz uçurumdan düşmediği için şanslıdır.

Burada birkaç noktanın altını çizmekte fayda var;

-balon büyürken, kişilerin borçları da büyümektedir.

-bu küçük adanın hikayesi, içinde bulunduğumuz global ekonomik sisteme son derece benzemektedir. Başka ülke ya da başkasının borcu algılaması tamamiyle yanlıştır. Varlıkların değeri sadece adanın kendi para birimiyle hesaplanabilir. Bu yüzden aslında net kayıp yoktur.

-balon ne kadar sönerse sönsün, adanın değeri 1 doların altına düşmez.

-balon patladığında, elinde nakti olan kazanandır. Adaya sahip olan ve kredi veren ise kaybedenlerdir. Adanın değeri düşmeye devam ettiği sürece, onların iflas riski de artacaktır.

-eğer elinde 1 doları olan farklı bir D kişisi olsa, bu oyuna girmek istemeyecektir. Günün sonunda ne kazanan, ne de kaybeden olurken, parasının değerinin dalgalandığını görecektir.

-balon şişerken herkes para kazanmaktadır.

-eğer şişen bir balon ekonomisi içinde olduğunuzu fark edecek kadar zeki birisiyseniz, Bay A gibi, borç para alıp oyuna katılmak karlı bir iş olacaktır. Fakat elinizdeki varlıkları ne zaman nakde döndürüp oyunu terk edeceğinizi iyi bilmelisiniz.

Ada yerine yukarıdakilerin hepsini hisse senedi için düşünürseniz 11 trilyon doların nereye gittiğini anlarsınız.

21 Eylül 2015 Pazartesi

Yeni başlayanların mutlaka okuması gereken 10 ekonomi kitabı

Ekonomi bilimi her gün değişen halleriyle bilenlere bile tüm bildiklerini unutturan bir bilim dalı haline gelmeye başladı. Ekonomi uzmanları dahi olan biteni anlamakta zorlanırken geri kalanların ekonomiyi anlamasını beklemek hata olur herhalde. Zaten iRRasyonel'e en çok gelen soru da bu: Ekonomiyle yeni ilgilenmeye başladım; hangi kitapları önerirsiniz?

Eğer siz de ekonomiyle ilgilenmeye yeni başladıysanız ya da bizim gibi her gün bildiklerinizi unutup yeni şeyler öğrenmek zorunluluğunu hissedenlerdenseniz, önereceğimiz kitapları okumanızda fayda var. Kitapların ortak özelliği sıkıcı formüllerle dolu olmamaları, herkesin anlayabileceği bir dille yazılmaları, eleştiride gözüpek olmaları ve iyi bir gelecek için ekonominin nasıl olması gerektiğine odaklanmaları. Ekonomi her haliyle sıkıcı bir alan olduğu için listeyi kitapların sundukları fikir zenginliklerine göre sıralayarak veriyoruz.

Yeni başlayanların mutlaka okuması gereken 10 ekonomi kitabı:

10- Keseden Bankaya Tezgahtan Borsaya; Larry Allen
Ekonomi tarihinin bulanık sularında günümüz küresel sistemini oluşturan tohumları arayan bir kitap. İnsanoğlunun dünyanın tüm sorunlarına gerekli çözümleri nasıl finansallaştırdığını oldukça etkili şekilde ortaya koyuyor. Finansın karmakarışıklığının devrim olarak nasıl paketlendiğini tüm yönleriyle ortaya koyuyor. Küresel finans sisteminin öyküsünü öğrenmek isteyenler için gerçek bir kılavuz.

9- Krediokrasi; Andrew Ross
Ekonominin borca giderek daha çok bağlandığı bir sistemde politikacılar ve ekonomik sistem arasındaki ilişkiyi deşifre eden harika bir kitap. Toplum yararına üretilen her malın meta haline getirilmesi ile yetinmeyen ekonominin aynı zamanda herkesi o malı borçla finanse etmeye nasıl yönelttiğini ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Ekonomiyi yöneten politiklerin nasıl düşündüğünü bu kitabı okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız.

8- İktisatçılar ve İnsanlar; Ayşe Buğra
Ekonomi bilimini yaratan başroldeki kahramanları ve düşüncelerini herkesin anlayabileceği bir dille sunan türünün en önemli kitaplarından. Piyasayı amaçsız bir kurum olarak ele alan Hayek'ten ekonomiyi satranç tahtasına benzeten Simon'a kadar tüm önemli aktörler bu kitapta.

7- Kutsal Ekonomi; Charles Eisenstein
Hem Tanrı'ya hem de Mammon'a (Açgözlülük Tanrısı) kulluk edenlerin dünyasına yaratıcı bir bakışla bakıyor. Ekonomiyi eleştiren ya da ulaşılması mümkün olmayan çözümler sunan kitaplardan sıkıldıysanız, bu kitap dengeli bir karışımını sunuyor. 25.000 dolardan az kazananların gelirlerinin %4,2'sini hayır işlerine harcarken 100.000 dolardan çok kazananların neden %2,7'sini hayır işlerine harcadığını, zenginlerin kıtlık yokken bile nasıl kıtlık algısı içinde yaşadıklarını, iki milyardan fazla insanın neden günde iki dolardan az para kazandığını ve daha birçok sorunun yanıtını çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.

6- Ekonominin Gerçek Yüzü; P.B.Smith, M.M.Neef
Modern ekonomi paradigmasının ev geçindirmeden sömürüye nasıl dönüştüğünü tüm yönleriyle ortaya koyuyor. Tarihte güçsüzlerin yararına olacak şekilde gücünden gönüllü olarak feragat eden hiçbir güçlü örneğinin neden görülmediği, ekonominin neden sadece ölçülebilen şeylere önem verdiği, piyasanın erdemlerinin bugün nasıl depresyon, şizofreni ve narsisizme dönüştüğü gibi çok farklı sorulara değiniyor. Birkaç yüzyıl önce inşaatı 600 yıl sürecek bir katedrala kimse önem vermezken bugün ekonomik verimlilik diye abartılı ölçütler nasıl geliştirebildik? Politikacılarda yoksulluğu gidermenin yolunu bulduk hissi nasıl oluşur? Hepsi ve daha fazlası bu kitapta.

5- Çıplak Ekonomi; Charles Wheelan
Ekonominin karmaşık formüllerine ve denklemlerine mizahla bakan sıradışı bir yapıt. Berlin Duvarı yıkılırken bedava Coca-Cola dağıttıran CEO'dan, Nobel Ekonomi Ödülü alan Amartya Sen'in işe kimi alırsınız problemine kadar birçok etkileyici olay. Ekonominin gizemli ve anlaşılmaz dilini meraklıları için tercüme eden olağanüstü bir kitap.

4- Paranın Yükselişi; Niall Ferguson
Tefecilerden Fibonacci'ye, Venedik Taciri'nden 16.yüzyılda haciz konulan Osmanlı mallarına, gayri menkul şişirme kralı Faulkner'dan Soros'a paranın müthiş hikayesi. Bundan daha heyecanla okunacak bir para tarihi yazılmamıştır herhalde.

3- Borçlandırılmış İnsanın İmali; Maurizio Lazzarato
Ödemeyi bitiremeyen bir borçlu ile borcun faizlerini tüketemeyen bir alacaklının ilişkisini tüm yönleriyle anlatan önemli bir yapıt. Borçla yaşama sanatının inceliklerini ironik bir dille ortaya koyuyor. Tüm ekonomik sistemin temelinde güvensizlik olan bir güven anlayışıyla nasıl ilerlediğini etkili şekilde açıklıyor.

2- Hayatımızdaki Ekonomi; Julie A.Nelson
Ekonominin amansız ve ahlak dışı yasalarla çalışan bir makineye dönüştüğünü, açgözlülük ve başıboş materyalizm tarafından yönlendiğini ve yüksek matematikli formüllerle sunulan "züppe iktisat" tarafından kutsandığını bundan daha iyi ortaya koyan başka bir kitap yoktur herhalde. Ekonomi biliminin, hayatımızı geçindirmemiz ve devam ettirmemize dair önemli noktaları ne kadar şiddetli bir biçimde yok saydığını hala fark etmeyenler için çarpıcı bir kılavuz.

1- Borç-İlk 5.000 Yıl; David Graeber
Bir gangsterin silahını çekerek sizden bin dolar haraç istemesi ile, aynı gangsterin yine silahını çekerek sizden bin dolar kredi istemesi arasında ne fark vardır? Ekonomi, para ve borcun tarihini bundan daha iyi anlatan başka bir kitap bulmak sanıyoruz pek kolay değil. Bugüne kadar hiçbir ekonomi kitabında yer almamış yüzlerce hikaye, olay ve çarpıcı argüman ile ekonominin antropolojik, psikolojik ve sosyolojik kökenlerine müthiş bir yolculuk. Bir solukta okunacak bir roman kadar heyecan verici. Girişteki soru ve daha birçok alışılmadık sorunun yanıtı bu kitapta. Ekonomi kitapları içinde "Uluslararası Bestseller" olan çok az kitaptan biri.