24 Haziran 2014 Salı

Yol yapmayı Likyalılardan öğrenecek değiliz!

Seçimler sonrası ülkenin her yanında bir yol yapma çılgınlığı yeniden baş gösterdi. Kalkınmayı otoyol sanan bir halk yarattık ne de olsa. Mesafeleri arabayla kısaltarak acil işlerimizi daha kısa sürede gerçekleştirip kalkınma hızımız artacak muhtemelen. Yaz aylarında tatile gidenler yol yapım çalışmalarına şahit oluyorlardır. Kalkınmayı otoyol sananların, tatili de Akdeniz'de beş yıldızlı bir otelde tatil sanmaları normaldir. Yeni otoyol ve beş yıldızlı otel tatili halkımızın iki yeni geleneksel kodu oldu artık. Rahat bir yolculukla ulaşılan tatil yeri... Koca yılın yorgunluğu üzerimizdeki, daha ne istenir ki?

Haydi hemen hooop denize. Hiç vakit kaybetmeye değmez. Sen plaja doğru yürüyedur, ben anlatacaklarımı anlatayım, sonra yine görüşürüz...

Kalkınmanın en önemli göstergesinin yol olduğunu düşünen arkadaşım. Haklısın. Kalkınma demek, yol demek!

2007 yılında Türkiye'nin en güzel manzarası seçilen Gelidonya Fenerini mutlaka görmüşsündür; zevkli bir insansın ne de olsa. Fethiye'den Antalya'ya hüküm süren Likyalıları da duymuşsundur mutlaka; tarihe hayranlığın ve bilgin müthiştir biliriz. İşte senin gördüğün o fener ile tarihini okuduğun Likyalıları senden başka birisi daha görmüş. Görür görmez de aklında bir fikir canlanmış: "Kalkınma demek, yol demek!"

O da senin gibi kendini bu ülkenin kalkınmasına adamış biriydi. Bu güzel ülke için yapması gereken şeyler olduğunu düşünüyordu. Madem kendini senin gibi bu topraklara ait hissediyordu, bir şeyler yapmalıydı öyleyse. Fethiye'den Antalya'ya 500 kilometrelik bu yolu yürümeye başladı. Patara'yı, Olympos'u, Phaselis'i, Myra'yı yürüyerek geçti. Geçtiği yerlerdeki taşların üzerine boyayla işaretler koydu. Başkası yürüken kaybolmasın diye; yani seni de düşündü. 50'li yaşlarındaki bu kadın durmadı, azimle devam etti. Çalışması tam yedi yıl sürdü. 1999 yılı geldiğinde o acayip fikrini herkese açıkladı: "Dünyanın en önemli doğal yürüyüş yolu olan Likya Yolu açılmıştır!"

O gün ne demek istediğini birçokları anlamamıştı. Tarihi Likya Yolu da neymiş!.. 30 gün yürüyüş mü yapılırmış!.. Çam ağacı mı görmedik!.. Beş yıldızlı oteller ne güne duruyor!..

Yıllar sonra bugün o yoldan binlerce insan geçiyor. Dünyanın her yerinden insanlar sadece o yolda yürümek için geliyor. Ülkenin haritada nerde olduğunu bilmeyenler bile Likya Yolunu adım adım biliyor. Ne kadar gurur verici değil mi?

1992 yılında, tıpkı senin gibi, "Kalkınma demek, yol demek!" düşüncesiyle yola çıkan bu vatansever, İngiliz Kate Clow'du. Ya da TC nüfus kağıdında yazan adıyla Kardelen Karlı.

Neyse şekerim, sen bunları fazla kafaya takma. Nerde kalmıştık, plajdasın herhalde. Gözlerin boşlukta, plaj boşmuşçasına yürümeye devam et. Çocukların topu önüne düşerse, onlara değil de kendine yönelik hafif gülümsemenle vur gitsin. Terliklerini çıkar ve hafifçe koşarak suya dal. Güçlü kulaçların varmış gibi ufka doğru yüzmeye başla. Aniden sırtüstü dön ve beyaz köpükler çıkararak geriye doğru yüz. Sonra aniden dur ve insanların senin kim olduğunu görmesine izin ver...

Bugün dünyanın en önemli yürüyüş yollarından biri Likya Yoludur. Ama biliyorum bu senin için pek önemli değil, çünkü senin kalkınma anlayışın otoyol, tatil anlayışın beş yıldızlı otel. Aklından geçeni tahmin ediyorum; yol yapmayı da Likyalılardan öğrenecek değilsin!

Hiç yorum yok: