17 Eylül 2016 Cumartesi

Türk futbolundaki başarısızlığın asıl nedeni!

Dünya Küba'nın kanser aşısını bedava dağıttığı konusuna odaklanırken biz günde sekiz saat futbol muhabbetindeyiz. Resmi verilere göre, 600 bin lisanslı futbolcu, 11 bin lisanslı antrenör ve 6 bin lisanslı hakeme karşın (resmi olmayan kesin tahminlere göre!) 60 milyon taraftar, 11 milyon civarı lisanssız antrenör ve 6 milyon dolaylarında hakeme sahibiz. İlgi bu kadar yüksekken bile ortada maalesef somut bir başarı yok. Tek somut başarı başarısızlığın yarattığı gerginlik ve aşağılama kültürü. Peki ama sorun nerede?

Türk futbolunda başarısızlığın sebepleri üzerine çok şey söylenebilir. Ama biz bunların hiçbirini yapmayacağız. Çok daha farklı bir noktaya dikkat çekerek cevabı okuyucuya bırakacağız.

Dikkat, anlama, öğrenme, muhakeme, problem çözme ve karar verme gibi bilişsel süreçleri içeren futbol oyununda başarı bilginin işlenmesi gerçeğine dayanır. Bu tüm bilimsel otoritelerin kabul ettiği bir futbol gerçeğidir. Yani bir futbolcunun (futbolcu olduğuna göre fiziksel özelliklerinin uygun olduğunu varsayarsak) başarılı olabilmesi için, işiyle ilgili olan bilgiyi anlayıp muhakeme ederek sonunda en doğru karara bağlayacak yeteneğinin gelişmiş olması gerekiyor. Yani başarı için ayak tenisini iyi oynamak yeterli değil. Öngörülemez bir futbol oyununun her anında ortaya çıkan bilgiyi işleyip karara bağlayabilmek gerekiyor. İşte Türk futbolundaki başarısızlığın temel sebebi budur: Bilişsel yetersizlik!

Türk futbol tarihinin iRRasyonel'e göre belki de en önemli bilimsel araştırması 2014 yılında yapıldı. Sosyologlar E.Afacan, H.Bal, H.Gümüşdağ ve G.Çobanoğlu, Manisa'da yer alan 5 futbol kulübünün sporcularının katıldığı bir araştırma yaptılar. Yeni Salihlispor, Yeni Turgutluspor, Akhisar Belediyespor, Soma Linyitspor ve Vestel Manisaspor'un 111 futbolcusu ile yüz yüze görüştüler ve bulgularını "Sosyolojik açıdan futbol ve profesyonellik" adındaki makaleleri ile yayınladılar. Sporun entelektüel yönüyle ilgilenilmeyen bir ülkede yaşadığımız için makale elbette ki kimsenin dikkatini çekmedi. Ama ortaya çıkardıkları gerçekler son derece çarpıcıydı.

111 futbolcuya kendi işleri yani futbolu hangi düzeyde algıladıkları ile ilgili basit bir soru soruldu. Acaba futbol yönetmeliğini kaç futbolcu okumuştu? 12 yıldan daha uzun süredir profesyonel futbol oynayan futbolculardan sadece %17'si okuduğunu belirtmişti. Daha düşük profesyonellik seviyesine sahip olanlarda yönetmeliği okuma oranı daha da düşüktü. Kabaca bir hesaplamayla her on futbolcudan sadece biri futbol yönetmeliğini okumuştu. Buradan şu sonucu çıkarmak oldukça mümkün. Profesyonel olarak (emek karşılığı para) yapılan bir işte, işinin yazılı kurallarının ne olduğunu futbolcuların sadece %10'u merak ediyor. Buna kendi işine saygısızlık, bilinçsizce davranma ya da nasıl olsa biri biliyordur yanılsaması diyebilirsiniz elbette ama ortaya çıkardığı sonuç bilişsel yetersizliktir.

Sosyologlar daha sonra futbolculara başka bir soru yönelttiler. Bir futbol maçının başlayabilmesi için en az 9 oyuncusunun olması gerektiği kuralını biliyor muydular? 111 futbolcu içinde üniversitede okuyan ya da mezun olmuş küçük bir azınlığın sadece %19'u bu kuralı biliyordu. Diğerlerinin böyle bir kuraldan haberleri bile yoktu. Kabaca bir hesaplamayla yine her on futbolcudan sadece biri maçın başlaması için böyle bir kural olduğunun bilincindeydi.

Profesyonel olduğunu iddia eden futbolcuların kendi işlerinin en temel kurallarını bile öğrenmeyi gerekli görmemiş olmaları bilişsel yeteneklerinin nasıl bir gelişme trendi izleyeceği konusunda herhalde yeterli fikri veriyordur. Futbolun en basit kurallarını bile bilmeyen, onları okumaktan aciz kalmış insanlardan maçın en kritik anında doğru karar vermesi bekleniyor. Böyle bir vizyona sahip olmadıkları her yönüyle ortadayken. Şerefli mağlubiyet denilen oyun üstünlüğünün olduğu maçlarda skor üstünlüğünün oluşmaması olgusunun sebebinin bilişsel yetersizlikler olduğunu bile hala fark edemiyoruz. Oyuncusu, yorumcusu ve seyircisi için "bilişsel pasolig" gerektiren gerçekten büyük bir futbol piyasasına sahibiz.

Futbolcu kardeşim, bu veriler tek bir şeyi işaret ediyor, alınma ama bilişsel yetersizsin. Bilgiyi alma, anlama, dikkat gösterme, muhakeme etme, problem çözme ve karar alma yeteneğin maalesef yetersiz. Sözü fazla uzatmayacağım. Hani maçtan sonra diyorsun ya, "çok güzel ortaladı, bana sadece dokunmak kaldı, dokundum gol oldu," diye. İşte, bu sosyologlar da aynısını yapmış. Bana sadece dokunmak kaldı.

Hiç yorum yok: