5 Ağustos 2008 Salı

Diversified Payment Rights (DPR)

Bankalar açısından önemli bir yabancı kaynak teşkil eden yurtdışı havaleler, aynı zamanda potansiyel müşterilere ulaşmada da önemli bir role sahiptir. 2000'li yıllardan sonra bu havaleler bankalar açısından önemli bir kaynak daha yaratmaya başlamıştır. Seküritizasyon işlemiyle bonolara çevrilen bu havaleler, bankaların uzun vadeli dış finansman sağlamada en ucuz ve maliyetsiz varlık sınıfını oluşturmuştur.

Başlarken çok önemli bir hususun altını çizmek gerekiyor. Gelecek dönemlerdeki fon akışlarının menkul kıymetleştirilmesinin altında, yatırımcıların farklı ürün iştahlarının yanında çok önemli başka bir neden yatmaktadır. 2005 yılında Standart&Poors tarafından yapılan bir araştırmada, Türkiye'nin de içinde bulunduğu yükselen piyasalarda, bankaların cari aktiflerinin, gelecek dönemlerdeki fon akışlarının sadece %6'sı seviyesinde olduğu tespit edilmiştir. Böyle risksiz bir potansiyelin paketlenip satılmaması sentetik finans bilimi açısından büyük bir hata olurdu şüphesiz. Finans mühendislerinin ise iş planlarında hataya yer yoktur.

MT102 (veya MT103) orijinli Diversified Payment Rights denilen bu menkul kıymetler ülkemiz bankaları açısından da başvurulan bir araç olmuştur. Ülkemiz bankalarına özgü geliştirilmiş bir üründür demek de pek yanlış olmayacaktır.

Karşılıklı ikili anlaşmalarla detaylandırılan DPR ürünlerle ilgili indikatif bilgilere ulaşmak henüz pek mümkün gözükmese de, sistemin nasıl çalıştığı ve bankacılık sektörümüzdeki örneklerini elden geldiğince açıklamaya çalışalım.

Oldukça kompleks bir yapıya sahip DPR için öncelikle teminat olarak menkul kıymetlerin altındaki varlık kalemi "yurt dışı ödeme emirleri" sisteminin nasıl çalıştığına bakalım.

Bir havale göndericisi, A bankasına başvurarak, B bankasında hesabı olan alıcıyı transfer talimatı verir. Talimatı alan A bankası iki adet SWIFT mesajı gönderir; biri alıcının bankasına, ötekisi aracı bankaya. B bankası bu mesaja istinaden alıcıya havale bedelini öderken, ödediği tutar da A bankası tarafından hesabının bulunduğu muhabir bankasına yatırılır. Alıcı bankaya gönderilen MT102(103) nolu mesajlar DPR menkul kıymetlerinin altındaki teminat havuzunu oluşturmaktadır.

Havalelerden oluşan bu havuzun tek amaçlı bir araça dönüştürülmesi DPR bonolarının oluşması anlamına gelmektedir. Bu bonoların teminatlarının bankanın sahibi olduğu aktifler olmaması, söz konusu havalelerin herhangi bir durumda tahakkuka düşme gibi ihtimal içermemesi, teminat değerinin yüksek olduğunu göstermektedir.

Yurt dışı havalelerin menkul kıymetleştirilmesi, diğer sekuritizasyon işlemlerinden önemli bir farka sahiptir. Bankanın gelecek dönemlerdeki fon akışları üzerine kurulan bu sistem, bankanın gelecek dönemlerdeki mali tabloları üzerine de kurulmaktadır aynı zamanda. Bu oluşum havaleleri her türlü dış kaynaklı transfer ve konvertibilite risklerinden de koruyan öncül bir amaç da güdecektir böylelikle.

Sistemin hesap işleyişi ise şöyledir.

Yukarıda başladığımız şekliyle devam edersek; bir ülkedeki A bankasına başvurarak, başka bir ülkedeki B bankasında hesabı olan müşteriye gönderilecek tutar A bankası tarafından bir toplama hesabına alınır. Bu tutar daha sonra Cayman adalarında ihraççı adına açılan aracı bir hesaba aktarılır. Antiparantez belirtelim, Cayman adalarında direkt vergi alınmamaktadır... Bu hesapta ihraç edilen menkul kıymetin teminatını oluşturacak yeterlilikte fon bulundurulur. A bankasındaki toplama hesabında kalan fazla tutarlar ise A ve B bankası arasında iletim görevi gören bir Nostro hesaba aktarılır. Cayman Adalarında açılan aracı hesaptan menkul kıymeti satın alan DPR yatırımcılarının dönemsel faiz ödemeleri yapılırken, anapara ödemeleri sözleşmeyle belirlenen vadelerde B bankası tarafından gerçekleştirilir.

Gelecek dönemlerdeki nakit akışları üzerine kurulan menkul kıymetlerin, diğer varlık temelli seküritizasyon işlemlerine en önemli üstünlüğü, konvertibilite riskinin azaltılması ve para birimi riskinin önlenmesidir. Söz gelimi, bilançonuzda yeralan tüketici kredilerinizin seküritizasyon sonrası dış piyasalarda satılması, ortaya teminatla menkul kıymet arasında para birimi farklılığı doğuracaktır. Türk lirası kredilerin teminatıyla ihraç edilen dolar bazlı bonoların currency swaplarının oluşturulmasında sıkıntılar henüz devam etmektedir. DPR teminat havuzlarıyla, ihraç edilen menkul kıymetlerin aynı para birimine bağlı olması kur riskini ortadan kaldırarak her iki tarafa da önemli bir sigorta işlevi sağlayacaktır.

İş Bankası bu yolla 2004 ve 2005 yıllarında toplam 1,3 milyar $ ihraç gerçekleştirirken, Garanti Bankası 1,5 milyar $ tutarında işlem yapmıştır. Bu ihraçlarda teminat havuzunun değerliliği menkul kıymet faiz oranlarının en temel belirteci durumundadır. Teminatlar ne kadar değerli olursa olsun, yabancı yatırımcıların risk algılamasını sıfırlamaya yeterli olmamaktadır. Bu nedenle DPR menkul kıymetler monoline'lar tarafından sigortalanmaktadır. Sigortalanan bir bononun ratingi 3A olurken, sigortalanmayan bonoların ratingi ülke ratinginden yüksek olamamaktadır. Yüksek rating ile ödenen faiz arasında daima bir ters korelasyon mevcuttur. Yani rating ne kadar yüksek olursa, banka o kadar az faiz ödeyecektir.

Türk bankaları 2008 yılında global kredi krizinden direk olarak etkilenmese de, daralan ve hatta durma noktasına gelen seküritizasyon işlemleri nedeniyle zor bir dönemden geçmektedir. Bazı Türk bankalarının seküritizasyon kredisi bulabilmek için uzun zamandır büyük fonlarla görüşmeler yaptığı haberleri basında yer almaktadır. Çok değil, bir iki yıl önce Türk bankalarına seküritizasyon işlemleri için aracılık tekliflerinde bulunan bu fonlar, şimdilerde oldukça kararsız bir görüntü sergilemekteler. Sonuçları değerlendirmeye devam edeceğiz.

Hiç yorum yok: