1 Ocak 2014 Çarşamba

Ay kıyamam bebişime ben ya!

2013'ün, sosyal medyada sivil itaatsizliğin patladığı yıl olarak ülkemiz tarihine geçmesi beklenebilir. Medyanın dikkatini çekmek isteyen birçok otantik isyancıya sosyal medyada rastlamak mümkün. Hack grupları, ölmüş kişiler adına konuşanlar, tanrı adıyla yazanlar, ünlüleri delirtenler ve daha birçoğu. Neredeyse herkes protestocu statüsünü kullanarak ünlüler dünyasına katılmak istiyor. Yayın hep aynı frekanstan: "Buradayım, bir şey yaptım, beni görün!" Karşı duruş, eleştiri ve isyan adeta ünlü olma peşindekiler tarafından sömürgeleştirilmiş. 2013'te zirve yapan bu şenlikli toplum sizce de bir şeyleri eksik yapmıyor mu? Bir güç gösterisi için siteleri hackleyen, ünlülere cevap veremeyecekleri zor sorular soran, çarpıklıkları ironik bir dille eleştiren ve daima daha iyiyi istiyormuş gibi görünen bu dinamik kitle bir yerlerde hata yapıyor olamaz mı?

Yaşananları, çarpıklıkları ve medyatik kişileri sürekli protesto eden muhalif kitlenin 2013 yılında ana akım medya haline geldiğine şahit olduk. Ama bir şey bizi şaşırtmıyor artık. Pasif izleyici durumundaki büyük kitlenin akılsız alışkanlıklarını sarsarak toplumun genel algısını değiştirmek pek mümkün görünmüyor. Çünkü sosyal medyanın karşı duruşu popüler kültüre sürekli servis yapan bir tarz haline dönüşmüştür. Protestocuların kendilerini merkeze koyan küçük gösterileri ile ana akım medya tarafından "terbiye edilmiş sirk aslanı"na döndürülen geniş kitleleri etkilemeleri imkansız görünüyor.

2013 ana akım medya ile sosyal medyanın büyük kapışmasının yaşandığı yıl olarak sanıyoruz tarihe geçecektir. Toplumsal tabandan gelen kızgınlığı ülke çapında gerçek bir harekete dönüştürme düşüncesindeki sosyal medya, ana akım medyanın popstar yarışmaları, kişisel gelişim kitapları ve evlenme programları gibi entrikalarla yarattığı "şişme toplum"u (kavram, "şişme kadın" olarak bilinen obje ile aynı işlevsellikte kullanılmıştır) değiştirmesi maalesef çok zor. İsyancı sosyal medya fenomeni şu inançla hareket ediyor: "Önemli olan adalet. Herkes temel haklara sahip olmak zorunda. Kaynaklar adil paylaşılmalı. O nedenle konuşuyorum." İşte bu inanış onları tehlikeli bir hataya sevk ediyor. Kendilerini yeniden keşfetmek ve özel olduklarını topluma onaylatmak için birbirleriyle hemfikir küçük ateşli gruplara ayrılıyorlar. Sonrasında da amaç doğal adalet isteğinden güç ve popülerlik savaşına dönüyor.

Akıllı bir sosyal medya isyancısının tanınma şeklinin, şöhretli sanatçılarınki gibi sansasyon yaratmaktan geçtiğini anlamak artık zor değil. Buradaki temel sıkıntı, bir davaya adanmışlık ile popüler kültürdeki bireysel macera arzusu arasındaki derin sınırın bulanıklaşmasıdır. Çünkü kendisini gerçekten mücadeleye adayan birinin fark edilmek gibi bir kaygısının olmayacağı bilinen bir olgudur. Yolsuzluklara, gelir eşitsizliğine veya adaletsizliğe sosyal medyadan yapılan isyan sahte bir isyan olup aslında bireysel konformizmin bir yan çıktısıdır. Bir internet sitesinin çalışamaz duruma getirilmesini, ücretlerinin azlığı nedeniyle greve giden işçilerin eylemleri kadar değerli görmek mücadeleye adanmışlığın duvarında bir tuğla bile olamaz.

Sosyal medyada adalet, eşitlik ve insan hakkı gibi erdemler için mücadele verenler aslında gerçekten mücadele kapasitesi olmayan kişilerdir. Tıpkı bir araştırma için odaklanmış deney grubunun sahte demokrasisinde olduğu gibi yarı otonom bir hayata indirgenmişlik vardır. Ortaya konulanlar ise tatmin olmamış potansiyelin dışa vurumundan başka bir şey değildir.

Sosyal medyada bir söz veya video paylaşmayı, gelir adaletsizliğine bir darbe vurmakla eş görüyoruz. O nedenle de sosyal medyada eleştiriyor, karşı duruyor ve isyan ediyoruz. Çünkü bu başkaldırı pozu bizi toplum tarafından birkaç saniye bile olsa tanınan bir ünlüye çeviriyor. Zaten tüm istenilen bu değil mi? Sanki işyerinde amirine sürekli dalkavukluk yapan sen değilmişsin gibi kurukafalı dövmeni emsalsiz bir isyancı gibi sunduğun fotoğrafla saygı mı bekliyorsun? Sahte bir twitter hesabının Rebellion (isyan) marka parfüm gibi şişeye konmuş bir koku olduğu ve sadece koklama heyecanı arayan müşterilere satılacak bir isyan pozu olduğunu hiç mi düşünmedin? Bir internet sitesini muazzam (!) bilgisayar bilginle hacklerken tıpkı iktidarlar gibi yukarıdan bakan ve küstah bir davranışa gireceğini fark etmedin mi? Sonra da üstüne toplumsal sorumluluktur deyip kan ihtiyacı olanların bilgilerini paylaşmanın fakirlere sadaka veren iktidarlardan farklı mı olduğunu sandın? Cevapları sen daha iyi biliyorsun fakat şunu asla unutma. Dünyanın en önemli toplum bilimci, eleştirmen ve filozoflarına göre sosyal medya gerçek muhalefet yaratmanın mümkün olmadığı ölü bir kültürdür.

Sorun şu ki toplumun sınırlara ihtiyacı var. Sosyal medyada olduğu gibi karşı durma hayranlığı içindeki bir kültürde yaşamak, sınırı olmayan bir toplumda yaşamak gibidir. Sosyal medyada ayağı kayma, sendeleme, tökezleme ya da yok olup gitme mümkün olmadığı için meydan okumak, karşı durmak ya da ayaklanmanın bir yolu yoktur. Sonuç tükenme ve umutsuzluktur.

Ünlü olma derdindeki saydam ve patetik sosyal medya fenomeni! Görüş ve tecrübelerinden doğan bireyselliğin gereksiz bir öfke yarattığını unutma. Gündelik heyecan arayan bir konformist ve iyi bir tüketici olduğunu tüm şirketler biliyor. Takipçi sayın arttığında reklamlara konu olmanın sebebi budur. Hünerlerini sosyal medya olmadan gösterebileceğine kimsenin inanmaması da bu yüzden.

Sosyal medya ile gerçek toplum yok olurken sahte bireysellik yükseliyor. Tanrı ismiyle tweet atmak ne çevreyi kirleten şirketleri boykot etmede ne de hırsızlık yapan yöneticileri görevden almada rol oynar. Bireyselliğin taklit edilerek ünlü olma hayallerini arttırmaktan başka bir işe yaramaz. Şu unutulmamalıdır ki yine önde gelen düşünürlere göre son iki yüz yılda gerçek başkaldırı olarak düşünülen olayların neredeyse tamamına yakını bireysel taklit normlarını içermektedir. Yani daha açık söylersek sosyal medya karşı duruşun değil tanınma arzusunun ifadesidir.

Sevgili sosyal medya fenomeni! 2014'e girerken; insanın kalbinde yeni tecrübelere, yeni şablonlara ve gerçeği genişletmeye yönelik bir dürtü olduğunu söyleyen bilimsel gerçeği savunacaksan; ay kıyamam bebişime ben ya!

Hiç yorum yok: