14 Ocak 2015 Çarşamba

Bu yazıyı okuma, tükür gitsin!

Geleceğin meslekleri adıyla yayınlanan listelerin ne kadar gerçek dışı olduğunu zaman hep göstermiştir. "Geleceğin meslekleri palavrası" başlıklı yazımızda bunun bir eleştirisi verilmişti. Ama yazıda yanıtlanmayan bir soru kalmıştı. Acaba ülkemizde geleceğin meslekleri nelerdir?

Üniversiteli sayısının artması, gelişen yaratıcılık, yüksek enerji ve yönetilmeye kolay adapte olma yeteneği ile büyük bir genç nesile sahibiz. On yıl sonra bu insanlar hangi işlerde çalışacak diye düşünerek bir liste oluşturduk. Geleceğin mesleklerini oluşturmadaki temel kriterimiz mesleğin son yıllardaki ivmesi oldu. Yani her geçen gün çalışan sayısı hızla artan meslekleri bulduk ve bunların içinden gelecekte de çalışan sayısını arttıracak olanları seçtik. İşte bu meslekler.

Ülkemizde geleceğin 5 önemli mesleği:

1-AVM'lerde yemek tepsisi toplama
AVM sayısında tüm ülkeleri sollayıp bulduğumuz her boşluğa AVM dikmeyi planlayan bir yönetim zihniyetine sahibiz. Eğlence anlayışımız da planlama anlayışımıza paralel AVM'lere gitme yönünde evrildiği için artık her gün milyonlar AVM'lere hücum ediyor. Gitmişken yemeklerini de AVM'lerin olmazsa olmazı yemek katında yiyorlar. Yemekler plastik bir tepside servis ediliyor ve yemek bitince masa üzerinde bırakılıp gidiliyor. Bu tepsileri toplayan görevliler var. İşi sadece yemek artıklarının olduğu tepsileri toplamak. Eskiden böyle bir meslek yoktu ama şimdi var. AVM sayısı ve AVM'ye giden insan sayısı arttıkça tepsi toplayan görevli sayısı da artıyor. Burada çalışanlar bilgi ve yetenek bakımından birçok sektörde çalışanlardan aşağıda değiller. Fakat iş olanaklarının azlığı, bir finans kurumunda, şirkette ya da devlet kademesinde iş bulamama onları buralara yönlendiriyor.

2- Mango'da elbise katlama
Serbest piyasanın yarattığı konformist insan tipi artık kendini her şeyin sahibi zannediyor. Bir gömlek almak için alışverişe çıktığında onlarca mağazada yüzlerce gömleği buruşturup atıyor. Sanki mağazanın da elbiselerin de sahibi kendisi. Öyle bir dağınıklık yaratıyor ki, bu eğer burda böyleyse evde nasıldır diye aklınızdan geçiyor. İşte, onların dağıttığı elbiseleri toplayan görevliler var. Sürekli etrafta dolaşarak dağıtılan elbiseleri katlayıp koyuyorlar. Onların topladıklarının tekrar dağıtılması birkaç saniye sürmüyor. Bu döngü gün boyu sürüyor. Kıyafet satıcıları elbiseleri toplasın diye giderek daha fazla eleman alıyorlar. Bu işlerde görevlendirilenlerin çoğu üniversite mezunu, genç ve hayattan beklentisi olan insanlar. Ama bulabildikleri tek iş bu maalesef.

3- Değnekçilik
Park yeri bulmanın imkansız hale geldiği bir ülkede yaşıyoruz. Bunun üzerine bir de gideceğimiz yere kadar özel arabamızla gitme tutkumuz eklenince, beklentilerimizin tatmini için ödeyeceğimiz bedelin miktarı da artıyor. Neredeyse arabamızla restoranın kapısından girip oturacağımız masaya kadar gitmek istiyoruz. Her türlü arzunun tatmin edildiği bir çağda yaşadığımız için arabamızı yemek yiyeceğimiz restorandaki masanın yanına bırakmamız da mümkün olabiliyor. Siz araba koltuğundan yandaki masanın koltuğuna geçerken değnekçiden valeye evrilmiş hizmetli türü sizin arabanızı uygun bir yere park ediyor. Büyük şehirlerde her dükkanın önünde bu hizmeti almanız mümkün olabiliyor. Hatta bazı kredi kartları bu tür hizmetlerin bedelini bile karşılıyor. Görüyorsunuz, her şey sizin rahatınız için.

4- Fastfood çalışanı
Beslenmeyi fastfood'a dönüştüren bir çağda yaşıyoruz. Her yer fastfood restoranı dolu. Sayıları ışık hızıyla artıyor. Patates kızartmaktan kola doldurmaya birçok işi dönüşümlü yapan bir işgücü ordusu hizmet veriyor bu mağazalarda. Onbinlerce tahsilli genç bu sektörde çalışıyor. Ebeveynlerin minicik çocuklarına başarı mükafatı olarak fastfood restoranda hamburger vaat ettikleri bir toplumuz artık. Fastfood restoran sayısı artmayacak da kütüphane sayısı mı artacak?

5- Çağrı merkezi çalışanı
Apartman altındaki bakkalın bile çağrı merkezi var artık. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm şirketler ölçeklerine göre bir çağrı merkezi kurmuş durumdalar. Telefon sayısı kadar üniversite mezunu genç. Yaptıkları şey hep aynı. %90'ı tüketici "aptallığının" sonucu olan sorulara cevaplar vermek. "Aaa, öyle miydi, bilmiyordum", "Tamam, şimdi hatırladım", "Yaa, bu kadar basit demek", "Aramama hiç gerek yokmuş aslında" gibi yanıtlarla biten milyonlarca telefon görüşmesi. Konformizmin getirdiği aptallık artınca çağrı merkezi çalışanı da artacak tabi.

İşte, ülkemizde gelecekte en çok aranacak meslekler bunlar. Acı ama yüksek ihtimal dahilinde. Şimdi belki düşünüyorsundur, acaba yapılmak istenen mizah mı, karamizah mı, eleştiri mi, ironi mi, yoksa başka birşey mi diye. Hayır, hiçbiri değil. Bu 5 meslek gerçekte ne ifade ediyor, biliyor musun?

Bir şey dikkatini çekti mi? Bu kadar çok elemana gerek duyulmasını sağlayan bu işleri kim yarattı dersin? Yediği tepsiyi az ötedeki alana değil de masaya kim bıraktı? Bir kazak alayım diye 50 kazağı buruşturup kim yere attı? Gideceği yere dolmuşla, taksiyle değil de kendi özel arabasıyla kim gitti? Çocuğuna fastfood ödülü kim verdi? Kullanım kılavuzu, sözleşme ve bilimum kaynaklardan erişilebilecek basit bilgiler için çağrı merkezlerini kim aradı? Cevabı veremediysen, ben vereyim: SEN!

Bu ipe sapa gelmez meslekleri senin bilinçsiz konformizmin yarattı ve bugünlere geldik. Şimdi de geleceğe yelken açıyoruz. Peki, bundan sonra ne mi yapman gerekiyor? Sakın, durup düşünüp, silkelenip, kendine gelip kendini düzeltmeye kalkma. Aynı düşüncesiz konformizmine devam et. Yemeği yeyip tepsiyi bırak, kazağı buruşturup at, taksiyle restoranın içine gir, çocuğunu fastfood'a götürmeye devam et, saçma sorularını çağrı görevlisine sormayı sürdür. Çünkü eğer bunların birini bile yapmaktan vazgeçersen onbinlerce üniversiteli genci işsiz bırakırsın. Ne olursa olsun, çalışmak en büyük erdemdir ve vasıflarına uygun olmasa da "ekmek parası" için çalışmak herkesin en doğal hakkıdır.

Milyonlarca pırlanta gibi gencimizi gelecekte bekleyen mesleklerin bunlar olduğu gerçeğini anlayan çok az realist insandan biriyseniz muhtemelen tavrınız benim gibi olacaktır. Şu yazılanları dönüp okuduğumda, "Yazıklar olsun" deyip okuduklarıma tükürmek istiyorum.

Hiç yorum yok: