6 Haziran 2017 Salı

5 adımda Seküritizasyon ile "Adamlık" yaratma kılavuzu!

Kavramların her gün içlerinin boşaltıldığı ve yerlerine daha boş yenilerinin konulduğu zamanlarda yaşıyoruz. İnsan, J.Derrida, post-modernizmin kutsal teorisi yapısökümü bu ülkede mi buldu acaba diye düşünmeden edemiyor.

Günlük hayatta son zamanlarda en sık karşımıza çıkan boş kavramlardan biri "adamlık" denilen durumdur. Maalesef hiçbir sözlük tanımını tam olarak veremiyor. Ekonomi hayatında ise son dönemlerin popüler kavramı "seküritizasyon" (menkul kıymetleştirme). Sözlükler bu kavramla ilgili çeşitli tanımlar verse de tam olarak ne olduğunu anlayabilen çok azdır herhalde. Öyleyse gelin bu iki kavrama daha yakından bakalım ve nasıl işlediklerini anlamaya çalışalım.

5 adımda Seküritizasyon ile "Adamlık" yaratma kılavuzu:

1- Olayları gözlem yoluyla çözme
Finansal piyasaların sıkıştığı dönemlerde Wall Street'in simyacılarının aklına bütün tekneleri daha yukarıya kaldıracak bir dalga yaratma fikri gelir. Çünkü bu akıllı adamlar neoliberal performansın yani kredi vermenin sonuna gelindiğini gözlemlemişlerdi ve acilen bir şey yapılması gerektiğini düşünüyorlardı. Sistemde tıkanıklığı neyin yarattığı üzerine hiç kafa yormadılar. Gözlemlerine güvenerek kararı verdiler: Kredileri yeniden kredileştirelim; yani seküritizasyon.

İşte, Adamlığın birinci koşulu da budur. Karar vermek ve harekete geçmek için ilk koşul gözlem yapmaktır. Seni eleştiren biri mi var, fikirlerini beğenmediğin biri mi çıktı karşına, tipini sevmediğin birini mi gördün; an o andır, saldır!

2- Tutarlı sorular ve yanıtlar bulmak
Krediler yeterince büyümüştür, yeni kredi vermek mümkün değildir ve tüm ekonomik sistem bu tıkanıklık riskinin yaratacağı güvencesizlik ile karşı karşıyadır. Finansın simyacıları hemen soruyu sorar: "Şimdi hepimiz batsak daha mı iyi?" Ve ardından da yanıtını verirler: "Menkul kıymetleştirdiğimiz bu kredileri toplumsal fayda sağlayan bir unsur olarak kişisel yatırıma dönüştürsek fena mı olur?" Sanki sorulacak başka soru yoktur: Neden bu kadar çok kredi verildi, para politikaları neden bu kadar ucuzlaştırıldı, finansal sihirbazlık ve yaratıcı muhasebeciliğin sonu nereye varacak? İşte, bu ve benzeri sorular asla sorulmaz.

Adamlıkta ikinci adım tutarlı sorular sormak ve onlara yanıtlar vermek ile olur: "Bana nanik attı, ona karşılık vermese miydim, benim yerimde kim olsa böyle yapardı," gibi bir dizi soru cevap ardı ardına yapıştırılır. İnsanlık tarihinin kazanımları pek de önemli değildir. Nanik atılmıştır bir kere ve dönüşü yoktur.

3- Sonuca kendi araştırmaları ile ulaşmak
Finansın simyacıları seküritizasyonu keşfettiklerinde kullandıkları argümanlar kendilerine aitti. Oynaklık ve şans biçimlerini uyarlama, teminat altına alma ve sentezlemeye yönelik verileri kullandılar. Yaygın borç işkencesi, finansal illüzyon imparatorluğu, riskin ve olasılıkların manipüle edilmesi gibi farklı kaynaklardan gelen bilgileri hiç dikkate almadılar.

Adamlıkta da kritik aşama budur. Sana nanik atana karşı harekete geçme zamanı, yeri ve diğer kriterleri kendin belirlersin. Hukukun üstünlüğü, insan hakları, erdemler, ahlak gibi farklı kaynakların bilgisine başvurmak adamlığın doğasına aykırıdır.

4- Gereksiz bilgiyi akılda tutmamak
Teknolojik ve matematiksel soyutlamadan başka göz önüne alınacak bir şey yoktur seküritizasyon mekaniğinde. Yunanistan, İzlanda ve İrlanda gibi ülkelerin temel ekonomilerinde hiçbir gerçek değişim yaşanmaksızın kısa sürede finansal ütopyadan finansal harabeye nasıl dönüştükleri gibi bir bilgi finansın simyacılarının aklında tutmak isteyecekleri türden değildir. İnanç ve bönlük birbiriyle sarmaş dolaş ilerler.

Adamlıkta da gereksiz bilgiler akılda tutulmaz. Dünyanın güneşin etrafında döndüğünü bilmek işime yaramıyorsa neden aklımda tutayım ki mantığı hakimdir. "O hede dedi... ben de hödö dedim... edi, büdü, didi derken daldım... adamlık var kanımda, sapına kadar hem de..." şeklinde giden bilgilendirici bir metindir bu tür vakalarda karşınıza çıkan. Akıl yürütme, görüş alışverişi, uzlaşı ya da reddetme gibi toplumsal kazanımların anlamı yoktur.

5- Kalbi olmayan bir zihin veya tersi
Menkul kıymetleştirme basitçe, riski yönetmek amacıyla varlıkları parçalara ayırma işlemidir. Görünüşte riski, belirsizliği ve oynaklığı yönetilebilir kılmak için varlarken, 2008 krizinde olduğu gibi sistemi ve toplumu daha güvencesiz hale getirerek daha büyük krizlerin zeminini hazırlarlar.

Hani G.Agamben "çıplak yaşam" adlı teorisinde diyor ya, çağdaş sistem ve tasavvurlar kişiyi her türlü aidiyet ve değerden ederek biyolojik varoluşa indirger diye. İşte, adamlık da Agamben'in bu teorisinden beslenir adeta: "Bana eşcinsel dedi, valide hanımın cinsel hayatına dil uzattı, kız kardeşimin çıktığı çocuğu sapıklıkla itham etti," türünden biyolojik gerçekliklerden beslenen adamlık, beyni devre dışı bırakan bir duygusal ivme ile yürür.

Derrida'nın sözleriyle söylersek, aslında finansal araçlar da tıpkı bizim kullandığımız bu içi boş kavramlar gibi bir açıdan dünyayı açıklamaya çalışırlar. Tıpkı bir hisse senedinin bir şirketin değerini temsil ettiğini düşünmemiz gibi. Aslında bu değer tamamen bir hayaldir. Çünkü gerçeklik daha karmaşıktır. Eğer değere ilişkin gerçek bir dünya varsa, finansal araçlar değerin kusursuz ve sorunsuz temsilleri olamazlar.

Adamlık da böyle bir kavramdır aslında. Değere yönelik hayali bir kavrayış yaratır ve hayatın karmaşıklığını algılayamayan insanların temsili parodisini sunar.

Son noktayı en ünlü menkul kıymet spekülatörlerinden Mark Twain'e bırakalım: Kaybettiklerim arasında en çok aklımı özlüyorum!

Hiç yorum yok: