28 Aralık 2020 Pazartesi

Paranın tarihindeki kayıp halka: Yağmuru Poseidon yağdırmıyor!

Paranın nasıl bulunduğu ile ilgili tatmin edici tarihsel kanıtlara sahip olsak da Ege Denizi kıyılarından tüm Akdenize nasıl bu kadar hızlı yayıldığı hakkında tatmin edici bir açıklamaya maalesef sahip değiliz. Nasıl olmuştu da MÖ 480 yıllara gelindiğinde, yani paranın icadının üzerinden yüz yıl geçmeden, Anadolu kentlerinde 100'ün üstünde darphane oluşmuştu. Paranın inovatif yönünün güçlü olması mıydı sebep, yoksa bu yayılmanın arkasında başka bir düşünce mi hakimdi?


Paranın yaratılışının arkasındaki itici gücü "Way to Wisdom" adlı eserinde Alman filozof Karl Jaspers tüm otoritelerin kabul edeceği bir açıklama ile ortaya koyar. Ona göre Pisagor, Buda ve Konfüçyüs'ün aynı dönemde yaşamaları paranın icadındaki en önemli sebeptir. Septisizmden materyalizme, sofizmden nihilizme neredeyse tüm önemli felsefi akımların aynı anda dünya düşünce sahnesine çıkması ticari hayatı da etkilemiştir. Bilginler hayatın tüm önemli alanlarında, siyasetten ticarete entellektüel rüzgarlar estirmişlerdir. İşte, para böyle bir iklimde ortaya çıkmıştır. İngiliz filozof Henry B.Parkes'in "Gods and Men" adlı kitabında belirttiği gibi, belki de o zamandan beri hiç kimse gerçekten yeni bir fikir ilave etmemiştir. 


Görüldüğü gibi paranın icadı için gerekli ortam hazırdır. O nedenledir ki paranın Çin, Hindistan ve Anadolu'da aynı zamanlarda ortaya çıkması son derece akla yatkındır. Peki ama para farklı coğrafyalarda aynı zamanlarda tedavüle girmesine rağmen neden bir tek Anadolu'da hızlıca yayılmış ve tüm Akdeniz'e hakim olmuştur?


Bugüne kadar paranın tarihi üzerine yazılmış hiçbir kitapta fark edilmemiş bir ayrıntıyı ortaya koyarak paranın kayıp halkalarından birini aydınlatmaya başlayabiliriz artık. Karl Jaspers'in aynı zamanda yaşadığını söylediği Pisagor, Buda ve Konfüçyüs ile aynı dönemde yaşayan üç önemli filozof daha vardı. Bu üç adam paranın icat edildiği Sardes kentinin hemen yanıbaşında yer alan Miletos kentinde yaşıyorlardı. Modern bilimin kurucuları sayılan bu üç adam hepimizin bileceği üzere Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes'ti. Saatten haritaya, yerkürenin pozisyonundan evrimin temellerine kadar bilimin en önemli keşiflerinin tamamını yapan üç filozof. Ama paranın yönünü çizen bu buluşları değildi. Bunlardan çok daha farklı birşeydi. Düşünce tarihini kökünden değiştiren bir düşünce vardı ki Anaksimandros'un aklına gelmişti. İşte paraya yön veren de o düşünceden başka birşey değildi.


Anaksimandros bir gün hocası Thales'e gider ve insanlık tarihinin akışını değiştirecek düşüncesini açıklar. Anaksimandros Thales'e şunu söylemişti: "Yağmuru Poseidon yağdırmıyor." Evet hepsi buydu, yağmuru Poseidon yağdırmıyor.


Bunu duyunca Thales'in Anaksimandros'a ne karşılık verdiğini bilmiyoruz. "Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu," dediğini sanmıyoruz çünkü muhtemelen bu gerçeği Thales de fark etmişti. Yağmurun Poseidon tarafından değil doğanın kanunları nedeniyle yağdığını o da biliyordu. Ama bunu ifade etmeye cesaret edememşti belki de. Fakat zamanı gelmiş bir düşünce kadar güçlü birşey yoktu ve o an gelmişti.


Thales, Sardes kentinde iyi bilinen bir kişilikti. Para bolluğu içinde yüzen şehrin altyapı mühendisliğini yapan kişiydi. Kanalizasyon ve termal su sistemleri bugün tarihin en eskisi olarak hala yerli yerindedir. Adeta şehrin bilimsel danışmanı olan Thales ve arkadaşlarının fikirleri de o ölçüde biliniyordu şehirde. Muhtemeldir ki yağmuru Poseidon'un yağdırmadığı düşüncesi de şehre kısa zamanda ulaşmıştı. İşte, tarihin döndüğü an o andı.


Altın ve gümüş külçeler olarak saklanan zenginliğin önemli kısmı manastırlardaydı. Muhtemelen rahipler yağmuru poseidon'un yağdırmadığı fikrini duyduklarında pek şaşırmamışlardı. Çünkü bu gerçeği muhtemelen onlar da fark etmişti ama kitleleri bu şekilde yönetmenin konforundan vazgeçememişlerdi yüzyıllardır. Fakat Anaksimandros'un düşüncesi her yana yayıldıkça buna daha ne kadar karşı koyabilirlerdi. Yüzyıllardır yağmuru Poseidon'un yağdırdığına inandırılan halkın bir ayaklanma ile ellerindeki varlıkları yağmalamayacağını kim garanti edebilirdi. O anda keşişler kararlarını verdiler. O ana kadar tüm işlerini borç ve kredi ekseninde hiç bir ücret ödemeden hatta tam tersine yaptırdıkları işler karşılığı ücret alarak yapan bu keşişler, altın ve gümüşü küçük birimlere bölerek dağıtmanın kendilerini koruyabileceğini düşündüler. Ve sikkeleri basarak piyasaya sürmeye başladılar. Manastırlar bir anda darphaneye dönüştü ve para büyük bir hızla tüm Ege ve Akdeniz coğrafyasına yayıldı. 


Bundan 2500 yıl sonra, 1940'ların Bodrum'unda, Sardes'in biraz güneyinde, emsalsiz düşünce insanı Azra Erhat, 8 adet "Mavi Yoculuk" kitabı karşılığında bir adet 2500 yıllık amfora satın aldığını söylese de para artık en etkili değişim aracı olarak tüm dünyaya yayılmıştı. İşte, bunu sağlayan düşünce Anaksimandros'un dediğinden farklı birşey değildi: "Yağmuru Poseidon yağdırmıyor!"


Paranın tarihini araştıranların bundan sonra bu gerçeği de göz ardı etmemelerini temenni ederiz. Anaksimandros'un şu sözlerinin para için söylenmiş olabileceğini de göz ardı etmeyerek: "Her şey kaynağını birbirinde bulur ve birbirinde yok olur, zorunlulukla. Her şey birbiriyle adil kılınır ve gayriadilliği birbiriyle dengeler, zamanın düzenine uygun olarak."


1 yorum:

Sabri SEVER dedi ki...

Teşekkürler hocam