25 Kasım 2014 Salı

El elin eşeğini CV ile ararmış!

Bugün iş arayan herkesten bir CV yazması isteniyor. Yazılanların %90'ının kontrolü yapılmadığı için herkes tüm yaratıcılığı ile yazıyor. İnsan Kaynakları yöneticilerinin doğru ve yalanı nasıl ayırdıkları belli değil ama sonuçta iş hayatınızı büyük ölçüde bu açıklamalar çiziyor. Yani aslında CV yerine bir bakıma kullanma kılavuzunuzu yazıyorsunuz. Patronlar da bu yazılanlarla sizi nasıl kullanacaklarını anlıyorlar.

Eğer CV'niz beklentilerin altında kalıyorsa işe kabul edilmeniz mucizedir. Hayatınızı özetleyecek gelişmiş bir edebiyat yeteneğiniz yoksa (ki olsaydı zaten yazar olurdunuz) babanızın parasıyla gittiğiniz okullara bakılır. İdeallerinizin, başarma arzunuzun, dürüstlüğünüzün, yürekliliğinizin, yardımseverliğinizin ya da mütevaziliğinizin hiç önemi yoktur. Bir insanı insan yapan değerlerin hiçbiri aranmaz iş hayatı için. Ama iş hayatı tersini söyler. CV olmadan kişinin özellikleri anlaşılamazmış, ne iş yapacağı belirlenemezmiş, kendisini nasıl tanımladığı bilinemezmiş, falan filan. Elbette bir CV'niz olsun (çünkü bu gerekli) ama şunu asla unutmayın. CV, saçmalığın daniskasıdır ve büyük bir palavradır. Bir CV hiçbir şeyi açıklayamaz ve bir iş için doğru kişinin bulunmasına yardımcı olamaz. Eğer bunun tersini savunuyorsanız, aşağıda ilanlara gelen özgeçmişleri okuyun ve karar verin: Bir İnsan Kaynakları uzmanı ya da patron olsaydınız bu adamları işe alır mıydınız?

İlan 1: Matematikçi aranıyor!

Gelen CV şu şekilde:
Matematiği çok seviyorum ama üniversiteyi bitirdikten sonra doğru düzgün bir işte hiç çalışmadım. Yani iş tecrübem yok. Akademik bir ünvanım da yok. Psikolojik sorunlarım olduğu söyleniyor ama aslında bilim adamlarının para karşılığı çalıştırılmalarına dayanamıyorum. Birkaç yıldır insanlardan uzak bir kulübede yaşıyorum ve sadece matematik üzerine düşünüyorum. Bana referans olacak bir kişi bile yok. Aradığınızda ulaşacağınız bir telefon numaram da yok. İnsanlar beni deli zannediyor. Üstelik iş görüşmesine gelecek otobüs parasına da sahip değilim. Bugüne kadar hiçbir ödül de almadım.

Ne dersiniz, siz olsanız bu adamı matematikçi olarak işe alır mıydınız? Muhtemelen CV'sini yırtıp çöpe atardınız. Haksız da sayılmazsınız. Peki, işe almadığınız bu adamın kim olduğunu merak ediyor musunuz? Gelin öyleyse bu adamı yakından tanıyalım.

100 yıldır araştırılan, birçok kez çözüldüğü düşünülen ama sonunda çözümünün bulunamadığına karar verilen efsanevi Poincare problemini 36 yaşındaki bu Rus matematikçi çözmüştü. Çözümü de isimsiz olarak internette yayınlamıştı. Çözümü çalmaya kimse cesaret edememişti. Çünkü çözümü anlayabilen tek kişi bile çıkmamıştı. Uzman matematikçilerden oluşan kurulun çözümü anlaması tam dört yıl sürmüştü. Sonunda çözümün doğru olduğu anlaşılmıştı. Matematiğin Nobeli ve 1 milyon dolar bu matematikçiye verilmişti. Ama o ne ödülü ne de parayı kabul etmişti. Küçük bir kulübedeki fakir hayatına dönüp ortalardan kaybolmuştu. Son yüzyılın en büyük matematikçisi kabul edilen bu kişi Grigori Perelman'dan başkası değildi.

İlan 2: Psikolog aranıyor!

Gelen CV şu şekilde:
Son dört yılımı Nazi kamplarında tutsak olarak geçirdim ve yeni çıktım. Oradayken ne konumla ilgili bir kitap okudum, ne de araştırma yapabildim. Çoğu zaman ölmemek için mücadele ettim. Bilimdeki gelişmelerin neler olduğunu bile bilmiyorum. Üniversitede öğrendiklerimi tamamen unuttum. Bilim dünyası saygı duysa da Maslow'un ihtiyaçlar piramidinin saçmalık olduğunu düşünüyorum. Okullarda psikoloji ile ilgili öğretilenlerin de çoğunun saçmalık olduğu kanısındayım.

Ne dersiniz, dört yıldır çalışmayan birine iş verir misiniz? Üstelik bilimin önemli teorilerine karşı çıkan ve öğretilen her şeyi unutan birine?

Auschwitz toplama kampında geçirdiği üç yılda annesini, babasını, kardeşini ve eşini yitirmişti. Bu kadar acı ortalama bir insanın hayatı boyunca yaşayabileceği toplam acı sınırının çok çok üstündeydi. Ama o yıkılmamış ve çevresinde olup biteni meraklı gözlerle incelemişti. Maslow'un ihtiyaçlar piramidini iyi biliyordu ama gördükleri bu piramide pek uygun değildi. Kamptan kaçma imkanına sahipken kalıp hastalara yardım etmeyi seçen insanlar vardı. Kendisi açken yemeğini yanındakine verenler vardı. Öleceklerini bile bile gaz odalarına yanlarına en sevdikleri romanı alarak giren gençler vardı. Bilim gözlüğüyle olup biteni dikkatle izleyip Maslow'un piramidinin doğru olmadığını anlamıştı. Ona göre piramit değil, iki çeşit insan vardı: Soylular ve soysuzlar. Aralarındaki fark ise sadece onur ve insanlıktı. Kampta yaptığı gözlemlerle geliştirdiği logoterapi (anlam merkezli terapi) ile son yüzyılın en önemli psikoloğu kabul edilen bu kişi Viktor Frankl'ından başkası değildi.

İlan 3: Satranççı aranıyor!

Gelen CV şu şekide:
Hayatım boyunca satranç okuluna gitmedim, özel bir hocadan ders de almadım. Çocukken çok satranç kitabı okudum, satranç bilgim buradan geliyor. Bana genelde bir satranç oyuncusu olarak saygı duyulmuyor, çünkü büyük oyuncuların hamlelerini öğrenmeye çalışmıyorum. Üstelik ülkem beni vatandaşlıktan çıkardığı gibi vatan haini de ilan etti. Yani bir kanun kaçağıyım. Düşük ücretlerle çalışmayı da red ediyorum, kardan ben de pay isterim. Unutmadan ekleyeyim, satrancın tüm kurallarına da karşıyım.

Bir satranç oyuncusu CV ile aranmaz ama eğer satranç takımına bir oyuncu arasanız herhalde tercihiniz bu adam olmazdı. Geçerli bir eğitimi olmadığı gibi uyum içinde çalışmayı da bilmiyor. Üstelik büyük satranççılara karşı da bir hazımsızlığı var. İlerleme yönünde büyük bir engel. Hem asi hem kural tanımaz. Bu adama kim iş verir?

Yaşadığı dönem boyunca satranç dünyasından fazla saygınlık görmese de bugün satranççıların saygın birer hayat yaşaması için gerekli ekonomik altyapıyı sağlayan kişiydi. 60’lı ve 70’li yıllarda satranç ustaları hak ettiklerinden çok daha az para kazanıyorlardı ve bu onun kabul edebileceği bir durum değildi. Bu yolda birçok kişi ve kurumla büyük bir savaşın içine girdi ve sonunda kazandı. Onun sayesinde tüm dünyanın izlediği müsabakaların gelirlerinin bir kısmı, bu gelirleri yaratan satranççılara verilmeye başlandı. 1972 yılına kadar satrancın dünyada tek hakimi olan Ruslara meydan okuyan ve Boris Spassky’i yenerek bu saltanata son veren satranç dehası Bobby Fischer'den başkası değildi. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi satranç oyuncusu kimdir sorusuna Fischer dışında bir yanıt veriyorsanız, kafanızda bir şüphe mutlaka kalacaktır.

İlan 4: Sosyolog aranıyor!

Gelen CV şu şekilde:
Beş yaşında gözlerim kör oldu ve okula gidemedim. Onbeş yaşında gözlerim tekrar görmeye başladığında ise okumayı öğrendim. Hiç okula gitmedim ve gözlerim gördüğü günden beri rıhtımlarda liman işçisi olarak çalışıyorum. İşten arta kalan zamanlarımda kitap okuyorum. Tüm hayatım bu kadar.

Bir sosyolog alsanız herhalde bir liman ırgatını almazdınız. Üstelik bırakın üniversiteyi ilkokula bile gitmemiş birini. Şüphesiz siz başarılı bir İnsan Kaynakları uzmanısınız!

65 yaşında bir liman işçisi olarak emekli olduğunda bütün dünyayı şaşkına çevirmişti. "Kesin İnançlılar" ve "Aklın Muhteris Çağı" adlı kitapların yazarı olduğu ve sırf arkadaşlarından ayrılmamak için kendini sakladığını herkes o zaman öğrenmişti. Yazdığı kitaplar tüm dünyada milyonlarca satarken ve bilim çevrelerinin en önem verdiği eserler arasında yer alırken, o sadece yük taşımayı tercih etmişti. İnsanlık tarihinin yetiştirdiği en ilham verici ve en saygıdeğer sosyolog hiç şüphesiz Eric Hoffer'di.

İlan 5: Ekonomist aranıyor!

Gelen CV şu şekilde:
Uzun zamandır Amerika'da yaşıyorum ama burada ders verecek üniversite bulamadım. Bugüne kadar tek bir düzenli akademik pozisyon teklifi bile almadım. Yardımlarla hayatımı geçindiriyorum. Fikirlerimin saçma ve tehlikeli olduğu söyleniyor. Yine de bu pespaye muamele karşısında kibarlığımı ve mizah duygumu kaybetmiş değilim.

Amerika'da bile iş verilmeyen bir adama kim iş verir, öyle değil mi? Belli ki uçuk bir soytarı! Gerçekten gözünüzden hiçbir şey kaçmayan bir İnsan Kaynakları uzmanı olduğunuz her halinizden belli oluyor. Bu adam üzerinde konuşmaya bile değmez!

Tüm dünya ekonomilerini etkisi altına alan Chicago ekolünün parasalcı kuramlarının karşısına insanı çıkaran ilk kişi oydu. İdeoloji ve bilimsel yöntemi kötüye kullanan Chicago ekolüne karşı Avusturya ekolünü yarattığında büyük kapitalist ülkeleri yerinden hoplatmıştı. Devlet bu kadar ekonomiye karışırsa bunun adı serbest piyasa olmaz dediği için Amerika'da okullara girişi neredeyse yasaklanmıştı. Bir teröriste, bir düzenbaza ya da bir kanun kaçağına tahammül edilebilirdi ama devletlerin ekonomiyle istedikleri gibi oynamasına karşı çıkan bir ekonomiste tahammül edilemezdi. Hele devlet tekeline karşı çıkan bir ekonomiste asla. Teori yerine insanı koyarak Avusturya ekolünü yaratan, liberteryen hareketin en etkili ismi olan bu büyük ekonomist Ludwig von Mises'den başkası değildi.

Michael J. Gelb'in "Da Vinci Gibi Düşünmek" adlı kitabında yer alan ve Da Vinci'ye ait olduğu söylenen (sözde) CV'yi okuyanlar ve iş hayatının şapşallıklarına kendilerini kaptıran eleştirel gücü zayıflamış insanlar için bu yazdıklarımız iş dünyasının giyotininde idamı hakeden düşüncelerdir. Çünkü onlara göre CV kutsaldır. Ama bunun saçmalık olduğunu düşünen akıllı bir azınlığa göre ise CV, tıpkı demokrasinin de oligarşiyi gizlemesi gibi, büyük bir yanılsamadır. Herkese eşit başvuru hakkı tanınır gibi yapılarak, şirketin yuvarlak masasındaki şövalyelerin kendilerinden olanları işe almalarının önünün açıldığı rahat bir ortam yaratılır.

Bugün orta ve üst düzey işler için CV'nin kullanıldığı durumlar istisnadır. Genellikle alt düzey işlerde tercih edilir. İşçiyi, satış görevlisini, çağrı merkezi çalışanını ya da temizlik görevlisini seçmeye yarar. Çünkü bu işlere talep o kadar yoğundur ki, iş başvurularının altından kalkmak mümkün değildir. Herkese fırsat eşitliği verilmiş gibi yapılarak aralarından sadece bir veya birkaçını işe almanın en nazik yolu CV'dir.

Düşünün, patronuna çaycı arayan bir İnsan Kaynakları uzmanı; çaycıyı nasıl bulması gerekiyor sizce? İnsan Kaynakları çalışanları kızacaklar ama yanıt açık: El elin eşeğini CV ile ararmış!

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok hoş

ouzhan dedi ki...

Bir yazarın görüşlerini okuduktan sonra; bu konu hakkında düşünmek zorunda kalmak güzel bir durum. Profesyonel iş hayatında ki kurumlar arası transferlerde CV yerine çalışma arkadaşlarının görüş ve tavsiyelerinin dinlenmesi CV olgusunun yapaylığından kaynaklansa gerek...

LostCity34 dedi ki...

Mükemmel bir yazı olmuş,gerçekler tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiş adeta...Emeğinize sağlık;)

LostCity34 dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
LostCity34 dedi ki...

Söylediklerinize katılıyorum🖒