25 Mart 2009 Çarşamba

Düşen faizler global ekonomiyi tahrip ediyor



FED’in 300 milyar $’lık hazine bonosu satın alacağını önceki yazımızda belirtmiştik. Etkileri çabuk hissedilen politika, 10 yıllık gösterge tahvilin faizini %3’ten %2,5’a indirmekte gecikmedi.

Ekonomi tarihçileri, piyasadan uzun vadeli bono alımının bundan 50 yıl önce yapıldığını söylüyorlar. O dönemlerde ne için yapıldığı hakkında bilgiye sahip olmasak da, bugünkü gibi sürdürülür politikanın bir parçası olarak uygulanmadığını tahmin etmek zor olmaz sanırız.

Kısaca yapılmak istenen şu: Mikroskobik seviyelere gerileyen kısa vadeli hazine bonosu faiz oranlarından uzun vadeli hazine bonolarına kaçan yatırımcılara dur demek.

İngiltere ve Japonya da benzer politikayı uyguladıklarını açıkladılar. Hükümetlerin kendi harcamalarını finanse etmek için çıkardıkları hazine bonolarını yine kendilerinin alması garip bir durum. Japonya merkez bankası başkanı bu durumu çelişkili bir ifadeyle geçiştiriyor: “Bono alımıyla, hükümetin harcamalarının finanse edilmesi düşünülmüyor. Bu çok tehlikeli olurdu…” Japon hükümeti gelirlerinin iki katı harcadığı sürece, piyasadan bono alması başka bir anlama gelmeyeceği açıktır.

İsviçre de aynı yöntemi kullanmaya başladı. Onlar da piyasadan hazine bonosu satın alıyorlar. Fakat açıklamaları oldukça ilginç: “Bono satın alarak para arzını arttıramayacağımız için, para arzını arttırmak için İsviçre frangı satıyoruz…”

Her zaman karşımıza çıkan “kralın yeni giysileri” hikayesinin farklı bir versiyonu daha.

Peki neden risksiz yatırım enstrumanları yerine riskli olanlara yatırım yapılması öneriliyor? Bunda üzülecek ne var? İşte burası çok önemli. Serbest piyasanın kar-zarar sistemi çökmek üzere. Çünkü bundan sonra risksiz yatırım aracı bulmak oldukça güçleşecek. Faizler anbean düşürüldükçe sanayi yatırımları daima ertelenecek.

Faizleri düşürme politikasının arkasındaki teoride her zaman ki gibi Keynes’in fikirlerinin yattığını anlamak fazla zor değil. Taş ekmeğe, su şaraba döndürülüyorsa faize gerek yoktur! Mucize bu kez para basarak kendini gösteriyor.

Dünya ekonomisindeki gerilemenin nedeni, iş adamlarının ellerindeki sermayeyi yatıracak alan bulamamalarından kaynaklanmıyor. İş adamları yeni yatırımlar yapmaktan kaçınıyor. Siz olsanız, yarın fiyatının daha çok düşeceğini bildiğiniz arabayı bugün alır mıydınız? Şüphesiz hayır. İş adamları için de aynı durum geçerli. Bugün yatırım yapmıyorlar çünkü yarın yatırım maliyetlerinin düşen faizlerle birlikte azalacağını biliyorlar.

Krizi önleme politikalarının, risksiz yatırım alanlarını spekülatörlere bırakacağını şimdiden söyleyebiliriz. Faiz oranlarının sürekli düşeceği beklentisi, finans ve üretim arasındaki ince çizgiyi bilen işadamlarını kararsızlığa itiyor.

Özetlemek gerekirse; düşen faiz oranları yatırımları erteliyor. Hazine bonosu faizlerindeki gerilemeye paralel olarak önceki yatırımlardan elde edilen ve risksiz alanlarda değerlendirilen gelirler, alınan kredilerin faizlerini karşılamaya yetmiyor.

Keynes’in faiz oranlarını düşürmek yatırımları arttırır tezinin başarılı olmayacağı, hatta ekonomi için ölümcül sonuçlar yaratacağı bir kere daha ortaya çıkıyor. Düşük faizler değil stabil faizler şu anki çöküntüye ancak dur diyebilir.

Hiç yorum yok: