14 Mart 2009 Cumartesi

Kredi kartı paradoksu


“Sağlıklı bir ekonomi için kredi, damarlarda dolaşan kan gibidir.”

Bu temel inanca bağlı olarak şekillenen krize müdahale programları, hedeflerine, kredi piyasalarının tekrar işler hale gelmesi amacını koyarak, global ekonomiyi içine girdiği bataktan kurtarmaya çalışıyorlar. Ama bu restorasyon tedbirinin yanlış tanı olduğu birçoklarının malumudur. Sağlıklı ekonominin damarlarında dolaşan kan, kredi değil mevduattır. Kredi ise, aşırı kullanımda sağlıklı ekonomiyi sekteye uğratan virüs gibidir.

Yetersiz mevduata rağmen arttırılan kredi arzı ekonomiyi felakete sürüklemiştir. Aşırı kredi enjekte etme mekanizmasının ilk uygulamalarından biri kredi kartı piyasasıdır. Elde edilme ve kullanımlarındaki kolaylık, günlük sıradan alışverişlerin bile kredi kartlarından yapılmasına neden olmuş ve hiç de sağlıklı bir ekonominin göstergesi sayılamayacak bir kredi kültürü yaratmıştır. Sanırız bu kültür değişene kadar bozulan ekonomiyi onarmak mümkün olmayacak.

Öte yandan birçok insan da global ekonomiyi yönetenler gibi düşünmekte, kredileri ekonominin kurtuluşu olarak görmektedir. Neden ve nasıl peki?..

Alışılmadık finansal kriz, ekonomistlerin pabucunu dama attırırken, ekonomik kuramları değil de tüketici davranışlarından piyasa olgularına kadar çok farklı kriterleri kullanarak krizin her aşamasını öngörebilen analistleri baş tacı etmiştir. Krizin ünlü ettiği bankacılık analistlerinden “tatlı cadı” Meredith Whitney’in kredi kartı analizi, gerçekten etkileyici bir yerel entellektüellik içeriyor. Whitney, tüketicilerin kredi kartına bakışını şöyle yorumluyor:

“Hiç şüphesiz, tüketiciler, kullanmadıkları kredi kartı limitlerini, ‘ya lazım olursa’ rezervi olarak görmektedirler. Ya çocuğuma lazım olursa?.. Ya köpeğim hastalanırsa?.. Ya işimi kaybedersem?.. Kredi kartları bir likidite kaynağı olarak büyümüş ve birçok tüketici için likidite yönetim enstrumanı olmuştur. Eğer kredi kartları dondurulursa, tüketicilerin finansal pozisyonunun zayıflayacağı açıktır. Amerikan ekonomisinin üçte ikisi tüketici harcamalarına bağlı. Bu nedenle dikkatli hareket edilmeli…”

Ekonominin fonksiyonlarının düzgün çalışması için harcama, harcama için de kredi kartı çok önemli bir araç. Her şeyden önce, tüm dünya için bir “yağmurlu hava şemsiyesi”. Fakat insanların şu an yapması gereken harcamamak. Yani tasarruf. Bozulan ekonomiyi yapılan harcamaların canlandıracağını varsaysak da, ekonomik bozulmanın devam etmesi durumunda, harcama yapanın ekonomisinin bozulacağı muhtemeldir. Yani yağmur yağdığı şu günlerde, şemsiyeyi alıp sokağa çıkmak yerine evde oturmak daha doğru olabilir.

Fiyatı düşen plazma televizyonu, işsiz kalma ihtimalini düşünerek daha öteye ertelemek gerekiyor. Dünya milli gelirinin yarısından fazlasının harcama temelli olması nedeniyle, alışverişin azaltılmasının global küçülmeye neden olacağı açıktır. Fakat böyle acil bir durumda bile, kişisel tasarrufun öneminin önüne geçebilecek bir opsiyon değildir. Yapılan kredili harcamalar sonrası krizin daha da ilerlemesi ihtimalinde, kişisel tahakkuk ve iflas riskinin artacağı unutulmamalıdır. Başkasının şemsiyesi değil daima kendi şemsiyenize güvenmelisiniz.

Bundan daha önemlisi, tasarrufa ayrılan her kuruş, er yada geç işletmelere sermaye olarak girecek, mal ve hizmetler yeniden üretilecek, işsizlik azalacak ve kalıcı düzelme sağlanacaktır. Tasarruflar mevduata dönüşmediği sürece bunların yapılması zordur.

Kriz, kredinin geçici, mevduatın kalıcı olduğunu bir kere daha göstermiştir sanırız. Kredi kartı paradoksu ise hala çözülmeyi bekliyor.

Hiç yorum yok: