30 Mart 2012 Cuma

Mona Lisa'yı sen yapsaydın?..

La Jaconde. Ya da bilinen adıyla Mona Lisa. Uygarlık tarihinin en büyük sanatsal yapıtlarından biri. İkinci milenyumun en önemli insanı kabul edilen Leonardo da Vinci’nin 16.yüzyılda yaptığı yağlıboya bir tablo. Taşıdığı gizemler ile paha biçilemeyen dünyanın en önemli sanat varlıklarından biri. Mona Lisa, yüzündeki belirsizlik, kompozisyondaki anıtsallık, atmosferdeki ilginçlik ile yeniden yapılması imkansız bir tablo. Bu nedenle de baha biçilemiyor. Peki, aynısından bir tane daha yapılmış olsaydı Mona Lisa yine baha biçilemez bir harika olarak kabul edilebilir miydi?

Bu tuhaf sorunun yanıtını yazının sonuna bırakarak karar verme sistemimizin değerlendirme işlemlerinde nasıl bir yanılsamaya uğradığını ortaya koymaya çalışalım. Kararların önemli bir kısmı belirsizliğin yüksek olduğu şartlar altında verilir. Bu nedenle çoğu zaman kararlar sezgisel ve rasyonel olmayan değerlendirmeler sonucunda oluşturulur. Yapılan araştırmalar insanların, kararlarını olasılık, sıklık veya değer konusundaki bilinmezlikleri, odaklandıkları bir bilgi ile kıyaslayarak verdiklerini ortaya koymaktadır. Daha açık bir ifadeyle söylersek, hayatta hiçbir şey bir konu hakkında düşünürken o konudan daha önemli değildir.

Fiyatlarını arttırmak isteyen bir telekomünikasyon şirketinin şöyle bir ilan verdiğini görseniz ne düşünürsünüz: “İletişim ücretlerine ayda %10 zam yaptığımız konusundaki haberler tamamen asılsızdır. Zam oranımız sadece %2’dir.” Şüphesiz haberi okuyan birçok kişi zam oranının %10 olmaması nedeniyle rahat bir nefes alacaktır. Şirketin keyfi tutarlılığı tüketicileri kolayca manipüle etmiştir. %10 oranına odaklanan kişiler %2 zammı %10 ile kıyaslayarak rasyonel bir sonuca ulaştıklarını düşüneceklerdir.

Ev almak isteyen birçok kişi eğer daha önce yaşadıkları evin mutfağı küçükse büyük mutfaklı evi almayı daha çok isteyecektir. Her iki örnekten de anlaşılacağı üzere insanlar, yargısal kararlarında bazı faktörlere diğerlerine göre yüksek değer atfetmek gibi bir hataya sıklıkla düşerler.

2007 finansal krizi sonrasında ABD halkı, odaklanma hatasına sürekli düşülmesini, ekonomiyi yönetenlerin, tarihsel perspektifte gereken dersleri almamış olmasını oldukça içerlemişti. Krizin önceden hissedilerek gereken önlemlerin alınması durumunda tahribatın daha az olacağı ortak kanıydı. Fakat insan doğasının kolayca evrilemeyeceğine artık herkes inanmaya başlamıştı. Amerikalılar şöyle düşünüyorlardı: “1941 yılında, Japonya’nın Pearl Harbor’a saldırması öncesinde de birçok sinyal vardı. Japonların tüm hazırlıkları biliniyordu. Ama bu uyarılar tıpkı 2007 finansal krizi öncesinde olduğu gibi ciddiye alınmamıştı. Yerleşmiş an¬layışlar, belirsiz risklere karşı etkili önlemler almanın zorluğu ve maliyeti, dış kaynaklardan gelen verilerin bir araya getirilip analiz edilmesi mekanizmalarının oluşmamış olması, tıpkı o günkü gibi 2007 öncesinde de en temel yetersizlik olarak varlığını sürdürmekteydi. Düşüncelerine en fazla değer verilen, bilgi ve zeka yönünden en önde gelen gözlemciler, sinyalleri tek taraflı yorumlayarak, Japonya’nın Amerika’ya saldıramayacağını, çünkü kazanma şanslarının çok zayıf olduğunu söylüyorlardı. Bu tek ta¬raflı bakış açısından, Japon kültürü hakkında fazla şey bilmedikleri ortadaydı. Çünkü Japonların rasyonel bir kaybetme senaryosundan daha fazla onura önem verdiklerini hesaplayamamışlardı.”

ABD’nin, Japonların kazanamayacakları bir saldırıyı gerçekleştirmek istemeyecekleri düşüncesine demir atarak diğer bilgileri görmezden gelmesi, savaş tarihinin en acı olaylarından biriyle sonuçlanmıştı. Odaklanma hatasının, ihtimallerin değerlendirilmesindeki tek yönlülüğün aşılamaması durumunda ortaya çıktığı daima hatırlanmalıdır.

Şimdi girişte sorduğumuz soruya dönelim. Mona Lisa taşıdığı gizemler ile paha biçilmez bir tablodur. Ama paha biçilmezliğinin arkasındaki en önemli unsur tek olmasıdır. Başka bir Mona Lisa yoktur ve insanların odaklandıkları temel değer biçme mantığı bu argüman üzerine kuruludur. Peki ya aynı tablodan Leonardo’nun öğrencisi olarak siz de bir tane yapmış olsaydınız?..

1 Ocak 2012 tarihinde sanat tarihinin en tuhaf ve şaşırtıcı keşiflerinden biri yapılır. İspanya’daki Prada Müzesinde Mona Lisa’nın bir benzeri bulunur. Leonardo’nun stüdyosunda, gerçek Mona Lisa ile aynı anda yapılan bu tabloyu Leonardo’nun bir öğrencisi yapmıştır. Kopya Mona Lisa ile gerçek Mona Lisa birbirine inanılmaz derecede benzemektedir. Boya kalınlığı, kullanılan renkler ve tablo üzerindeki değişiklikler tıpatıp aynıdır. Hatta bundan daha ilginci orijinal Mona Lisa’nın arka planındaki ustalık bu tabloda daha belirgin ve çarpıcıdır. Öte yandan orijinal tablonun yüzeyinin temizlenmiyor olması Mona Lisa’yı soluk bir ortaçağ kadını yaparken bu tabloda yaşadığı ana götüren parlak bir genç kız haline dönüşmüştür. Sonuç; uzmanlara göre her iki tabloda aynı anda yapılmış ve eşit sanatsal ustalıktadır.

Sanat dünyası adeta şok olmuştu. Dünyanın en ünlü resmine karşı duyulan inanç bir anda değişmişti. Yüzyıllardır Mona Lisa hakkında üretilen sayısız duygusal teoriler bir anda rafa kaldırılmıştı. Otoritelerin odaklandıkları tüm değerler bir anda altüst olmuştu.

İşte, finansal sistem içerisinde verilen kararlarda da bu odaklanmanın yarattığı olumsuzluklar ve kayıplar er ya da geç hissedilir. En doğru karar, en iyi analizlerle verilse bile bir gerçek asla gözden kaçırılmamalıdır: Mona Lisa’yı yapan sen bile olabilirsin!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ispanya da belirtilen muze Prado Muzesi'dir.

Zeynep T