15 Ocak 2013 Salı

Bilginizi sınırlayın, cehaletinizi sonsuz yapın!

Şimdi size finansal kararlarınızda yaptığınız hatalar sonrasında ne yapmanız gerektiğinin altın formülünü vereceğiz. Diyelim ki hisse senedi aldınız ve değeri düştü. Ya da bir yatırımınızdan istediğiniz getiriyi elde edemediniz. Öncelik tasa yapmayın. Mutluluk ve acı aslında aynı duygulardır. Yapmanız gereken öfkenizi dışa vurmak ve onu yaşamaktır. Kırın, dökün, bağırın ve hatta gerekirse hisse senedi hangi şirkete aitse ona söylenin… Yoksa bu yöntemi beğenmediniz mi?

Böyle bir tavsiyeyle karşılaşsanız eminiz ki gülüp geçersiniz. Çünkü bunun gerçekten sorunu çözmeye yetmeyeceğini kolayca anlarsınız. Aptalca bir şaka olarak bile değerlendirebilirsiniz. Fakat ne acıdır ki bu tür yöntemleri kullanarak bizleri problemlerimizden arındırdıklarını söyleyenlere her yıl milyarlar ödüyoruz. Sadece bununla kalsak iyi, üstüne ya problemlerimiz daha da derinleşiyor ya da geçerli bir özgeçmişe sahip olmayan sahte bir gurunun kitaplarının esiri olmaya başlıyoruz.

Şimdi girişteki önerimize yeniden dönelim ve kişisel gelişim gurularının düşüncemizi nasıl etkilediklerini anlamaya çalışalım. Kullandıkları entelektüel dil ve cilalı düşüncelerle duygusal zenginliğimizi nasıl yok ettiklerini görelim. Diyelim ki depresyondasınız ve bir kişisel gelişim gurusuna gittiniz. Size şöyle bir basit soru soracaktır: “Mutluluk ve üzüntü duygularını iyi ve kötü olarak sınıflandırabilir misiniz?” Siz de muhtemelen hemen şöyle diyeceksiniz: “Mutluluk iyi, üzüntü kötüdür.” Kişisel gelişim gurusu bu kez size alaycı alaycı bakıp şöyle diyecektir: “Anneniz öldü ve siz annenize üzülüyorsunuz. Bunun nesi kötü?..” Guru anlatmaya devam eder: “Duyguların hepsi bizim için var. Onları yaşamaktan korkamayalım…” Vesaire vesaire.

İşte o anda kişisel gelişim tuzağına düşmeye başlarsınız. Kitaplar, kurslar, seminerler derken paranızın önemli bir kısmını kişisel sorumluluklarınızdan kaçma bedeli olarak bu kişisel gelişim “sahte peygamberlerine” kaptırırsınız. Şüphesiz bu tercih meselesidir. Fakat hedef gösterdikleri sorunlara somut çözümleri olmayan bu guruların yarattığı duygular bazen çok tehlikeli bir hal alabilir.

34 yaşında, utangaç, mütevazi ve nazik bir iş kadını olan Rebekah Lawrence 2005 yılında böyle bir kursa katılmayı uygun buldu. Ne alkol, ne ilaç, ne de başka herhangi bir problemi vardı. Eşiyle olan çocuk sahibi olma konusundaki kararsızlıklar dışında herhangi bir sorun yaşamıyordu. “Dönüm noktası” (Turning point) adlı kurs “insan ruhunun özüne yolculuk” vaat eden çarpıcı bir slogana sahipti ve bu Rebekah’yı etkilemişti. 695 doları düşünmeden ödeyiverdi. Kişisel gelişim gurusu duygularını sonuna kadar yaşaması gerektiğinden bahsetmişti Rebekah’ya. Bu sözler onu derinden etkilemişti. Kursun ikinci günü, çalıştığı ofiste, arkadaşlarının gözü önünde, elbiselerini çıkararak kendini 14.kattan aşağı bıraktı. Bu hazin bir sondu. Mahkeme ölümden kişisel gelişim gurusunu suçlu bulmuştu: “Eğitimde verilen kontrolsüz bilgiler Rebekah’nın bebek çelişkisi ile nedenselliği güçlendirdiğinden denge bozukluğunu arttırmış ve ölüme götürmüştür.” Daha basitçe ifade edersek Rebekah’nın zaman içinde doğal yollarla çözebileceği bir problem (bebek sahibi olma), zamansız yardım ile daha da büyüyerek kontrol edilemez bir noktaya gelmişti. Peki önerilen çözüm ne kadar doğru? Yani negatif duyguları dışa vurumu yüksek bir dozda yaşayarak mı çözeriz?

Bir iletişim profesörü olan Brad Bushman, yaptığı bilimsel araştırmalarla duyguların hiç de sanıldığı gibi tedavi edilmediğini ortaya koymuştur. Kişisel gelişim guruları Aristo’dan gelen ve Sigmund Freud ile pasaport kazanan katarsisi (duyguların yaşanarak yok edilmesi) önermektedirler. Ya da başka bir açıdan ifade edersek negatif duyguları bastırarak çözemezsiniz, açığa vurmalısınız. Yüzeye çıkarmalı hatta onları yaşamalısınız. Fakat Bushman’ın yaptığı araştırmalar ve deneyler tam tersini söylemektedir. Birçok deneyde öfke gibi duyguların açığa çıkarılarak bastırılamadığı, tersine daha da arttığı görülmüştür. Fakat Bushman’ı şaşırtan deneye katılanların ifadeleridir. Katılımcıların %70’i, negatif duygularını açığa çıkararak yeniden yaşamalarının kendilerini iyi hissettirdiğini söyleseler de duygularının azalmadığı, tersine arttığı görülmüştür. Negatif duyguları açığa çıkarmanın katarsise değil ama bu tekniği kullanan kişisel gelişim gurularının işine yaradığı artık bilimsel bir gerçek olarak ispat edilmiştir. Psikolog Deberoh Cox da uzun dönemde de aynı sonucun oluştuğu, negatif duyguları açığa çıkarmanın saldırganlığı arttırdığını ortaya koymuştur.

İnsanların birçoğu ekonomi ile ilgilenmez gözükseler de ekonomik bir kararın yarattığı sorunları nasıl çözeceklerini iyi bilirler. Düşen bir hisse senedi için kimse kapıları saatlerce tekmelemez. Kendisine uygun bir çıkış yolu bulmaya çalışarak kaybın daha fazla artmamasına gayret eder. Fakat ekonomik düşünce şekline ve eleştirel bakış açısına sahip olmayanlar kişisel gelişim tuzaklarına kolaylıkla düşebilirler.

Birçok kişinin bazı konular hakkında hiçbir şey öğrenmemeye çalıştığı ve bu konuda da oldukça başarılı oldukları ortadadır. Sıra dışı olanla ilgilenmenin dahilik olduğunu düşünenler, sıradan gerçekleri bile anlamamış olanlardır çoğu zaman. Gereksiz ve tehlikeli olabilecek bilginin önemli olduğu bir çağı yaşıyoruz. Birçoklarının gayreti ise sadece bilgilerini sınırlayıp cehaletlerini sonsuz yapmak!

Hiç yorum yok: