19 Ocak 2013 Cumartesi

Üzülerek söylüyoruz piyasalar Tom Cruise dolu!

Hisse senedinden türeve kadar akla gelecek tüm piyasalarda yüzyıllardır hep aynı oyun oynanır. Büyük yatırımcılar istediklerini fazlasıyla elde ederken küçük yatırımcılar ısrarla piyasalara çekilmeye çalışılır. Piyasaların karmaşık işleyişi hakkında sınırlı bilgi sahibi olan kişilerin piyasalara hücumu tıpkı altına hücum gibi bir olgudur. Kulaktan kulağa dolaşan zenginlik hurafeleri, çevredeki insanların borsalardan orantısız getiri elde ettiği hikayeleri sıradan insanları borsalara yönlendiren en önemli dinamiklerdir. Piyasaların derinleşmeye (paranın artması) başlamasıyla küçük şirketlerin halka arzı da özel bir davet şeklidir aslında. Tıpkı analistlerin sürekli “Al” emri vermeleri gibi. Amaç daima küçük ve sıradan yatırımcıyı bu anlaşılması çok kolay olmayan, yüksek bilgi ve anlayış gerektiren sistemin içine çekmektir.

Gördükleri ve işittikleri ile yönlenmeye dünden razı olan entelektüel bakış açısı henüz olgunlaşmamış birçok kişi için altına hücum hikayeleri ihtiyaçlar piramidinin gıda kadar önemli bir tabakasıdır. Zengin olma yolunda bilgi ve anlayışın önemini göz ardı etmek çoğu zaman mutsuz bir sona davetiye çıkarır. Kaybedenlerin, pozitif bir teori ve pratikten yoksun masumane kararlarının cezasını çekmelerinin gerekli olduğunu düşünebilirsiniz. Hatta kendileri bile düşünebilirler. Ama bu gerçekten ağır bir vicdani yargılamadır.

Çünkü sıradan insanları piyasalara çeken basit algılamaların arkasında daima sistemli bir çabanın olduğu gözden kaçırılmamalıdır. 2000 yılında ABD’de yapılan bir araştırmada 28.000 hisse senedi tavsiyesi taranmış ve çarpıcı bir sonuç bulunmuştur. Tavsiyelerin neredeyse %99,9’u “Al” yönündedir. Oysa gerçekleşen bunun tam tersidir. Al denilen hisse senetlerinin çoğu o dönemde düşmüştür. Peki ama piyasalarda bu bilgi kirliliği nasıl yaratılıyor?

Bugün dünyanın en popüler düşünce sistemi ve organizasyonlarından biri hiç şüphesiz Scientology adlı yapıdır. 1953 yılında Rob Hubbard tarafından kurulan örgüt, insanı, kendi ölümsüz doğasını unutmuş ruhani bir varlık olarak görür. Hubbard, Dianetics adlı kitabında bu dönüşümün nasıl sağlanacağının bilimsel (kendisine göre) tarifini verir. Bunu yaparken de psikoloji, genel sağduyu ve uzaylı harikalardan yardım alır. Yarattığı bilimsel dil ile hayatın anlamını keşfeden dünyadaki tek insan olduğunu düşündürtür. Bu görünüş, yönlenmeye ihtiyacı olan bilgi ve değer sistemi gelişmemiş birçok insan için kaçırılmayacak fırsattır. Peki ama yaratılan bu büyünün ne kadarı gerçektir?

Reklam yüzü aktör Tom Cruise olan Scientology’nin doktrin kitabı Dianetics, Hubbard tarafından “ateşin icadından sonra en büyük icat” olarak sunulur. Fakat kitabı bilimsel yönden inceleyen bilim adamlarının görüşü daha farklıdır.

ABD Psikoloji Derneği kitabı sözdebilim olarak tanımlamıştır. Kitaptaki teorilerin bilimsel olarak hiçbir geçerliliği olmadığını beyan etmiştir. Psikolog John Lee, kitaptaki psikolojik doktrinlerin eksik olduğunu ortaya koymuştur. Psikolog Harvey Fischer kitapta sunulan teorileri denekler üzerinde denediğinde kişilerin zihinsel süreçlerinde herhangi bir değişim olmadığını tespit etmiştir. Filozof Robert Carroll kitabı deneysel kanıtlardan uzak bir sahte bilim olarak tanımlamıştır. Popüler bilim dergisi Scientific American, kitabı yazının icadından beri sayfa başına kanıt-söz oranında en kötü kitap olarak seçmiş, saçmalık ve sağduyunun edepsiz bir karışımı olarak değerlendirmiştir. Isaac Asimov, abuk sabuk bir kitap; Jack Williamson ise Freud psikolojisinin çılgın bir güncellemesi olarak görmüştür. Clinical Medicine dergisi psikolojisinin yanlış algılanması ve yorumlanması sonucu oluşturulan profesyonel bir şarlatanlık olarak nitelendirmiştir. Ünlü psikanalist Erich Fromm ise Freud’un fikirlerinin aşırı basitleştirilerek propagandalaştırılmış hali olarak görmüştür. Aşırı mekanikleştirilen zihnin insani değerlerler ile uyumlu olmadığını söylemiştir. Anlambilim uzmanı Hayakawa ise bir bilim kurgu örneği olarak görüp birkaç dilbilimsel teknikle makul görünen fantastik hayaller yaratıldığını söylemiştir. Bilim yazarı Martin Gardner kitabın bilimle uzak yakın bir ilişkisinin olmadığını belirtmiştir. Ve daha sayılamayacak kadar çok eleştiri. Peki ama kimdir bu Roy Hubbard? Bir dahi mi?..

Guinness Rekorlar Kitabına göre dünyanın en çok basılan yazarı olan Hubbard üniversite eğitimi olmayan bir savaş gazisidir. Emeklilik maaşıyla geçinip bekçilik yapan biridir. 1947 yılında Emeklilik İdaresine yazdığı mektupta nasıl sefil bir durumda olduğunu anlatarak maaşına zam istemiştir. Maaşına biraz zam yapılsa da ertesi yıl hırsızlıktan suçlu bulunmuştur. Hubbard’ın mesleği bilim kurgu yazarlığıdır. Yazdığı hikayelerle para kazanmaya çalışmakta fakat bunda pek başarılı olamamaktadır. 1948 yılında bir bilim kurgu kongresinde aynen şunu söylemiştir: “Kelimesi 1 penny’e yazmak gülünç. Eğer bir insan milyon dolar kazanmak istiyorsa bunun en iyi yolu kendi dinini kurmaktır!”

Hubbard, bu sözleri söyledikten sadece bir yıl sonra Dianetics’i çıkarak bugün on milyon kişinin inandığı kendi dinini kurmuştur. Evet, o bir dâhidir, ama başkalarının akılsızlığını kullanan bir dahi.

Finansal piyasalarda yayılan bilgilerinin çoğunun ardında da böyle gizli çıkarlar vardır. Entelektüel seviyesi düşük olan fırsatçılar ve problemlerini çözmek için kahraman arayanlar bu tür bilgilerin peşine takılmakta fazla gecikmezler. Hatalı ve hileli bilgi, bazen hiç kimsenin fark edemediği bir şekilde, analistlerin daima “Al” emri vermesiyle gelir; ya da küçük şirketlerin halka arzı eşliğinde derinleşen piyasa söylemleriyle. Bazen en yakın arkadaşınızdan duyduğunuz “vurgun” hikayesiyle veya masum bir televizyon yorumuyla. Piyasalar bilgi okyanusu gibidir. Sorumluluk bilgiyi yayanda olsa da alanın da bilinçli bir tüketici olması hayati bir zorunluluktur. Aksi takdirde finansal piyasalarda da, bir bilim kurgu yazarının psikoloji ve sağduyu karışımıyla yarattığı Scientology mucizesi gibi dezenformasyon tuzaklarına her zaman düşülebilir. Hatta şunu söylemek sanıyoruz mübalağa olmayacaktır: “Piyasalar Tom Cruise dolu!”

Doğanın değişmesi gereken bazı kanunlarının zaman içinde hiç değişmediğini görmek gerçekten çok üzücü: Akıllı insanlar nedenler üzerinde düşünürken akılsızlar hep çoktan karar vermiş oluyorlar.

Hiç yorum yok: