22 Ocak 2013 Salı

Zengin olmak için Nijerya’dan e-mail bekleyenler!

Finansal piyasalarda yapılan yatırımlar karşılığı karşı karşıya kalınan risk, üstlendiğiniz tek risk değildir. Yatırımlarınızın değerinin düşmesinden daha tehlikeli bir riskle her zaman yüz yüzesinizdir. O da hatalı ve art niyetli bilginin yarattığı tehlikedir.

Herkesin kazandığı bir oyun salonu uzun süre ayakta kalamayacağı gibi herkesin kazandığı bir finansal piyasa da fazla uzun süreli olamaz. Bunun basit sebebi piyasalarda sonsuz para olmayışıdır. Bir hisse senedinin fiyatı sonsuza kadar artamaz. Düşüşler kaçınılmazdır. Piyasaların bu iki yönlü doğası getiri ve zararın olabileceğinin işaretidir. Öngörülmezlik, kişilerin daima kazanmalarının önündeki en büyük doğal engeldir. Fakat bazıları sürekli kazanma arzularını art niyetli davranışlarıyla destekleyerek ortalama yatırımcı için tehlikeli olabilecek bir bilgi ortamı yaratırlar. Bunu yapanların her zaman profesyonel oluğunu düşünüyorsanız yanılırsınız.

Jonathan Lebed’in hikayesi, insanların yatırım kararlarını verirken kendilerine sunulan bilgilerin arkasındaki önemli bir sis perdesini kaldırması açısından emsalsiz bir ders sunmaktadır. ABD Sermaye Piyasası Kurumu, Jonathan Lebed’i 2000’li yılların başında mahkemeye verir. Lebed’in işlediği suç “pompala ve boşalt” (pump and dump) adı verilen yaygın bir hisse senedi manipülasyonudur. Pompala ve boşalt operasyonunda işlemler kısaca şöyle yapılır. Yatırımcı, işlem hacmi çok düşük olan hisse senetlerinden satın alır. Aldıktan hemen sonra kişisel imkanlarını kullanarak hisse senedinin reklamını yapar. Bu reklamlardan etkilenen diğer yatırımcılar hisse senedinden alırlar. Böylelikle hisse senedinin fiyatı yükselişe geçer. Bu aşamada hisse senedini daha düşük fiyattan alıp reklamını yapan yatırımcı, yükselen fiyatlardan elindeki hisse senetlerini satar. Böylece aradaki fiyat farkından kar elde eder. Diğer yatırımcılar ise bu suni artışın uzun sürmemesinden ötürü kayba uğrarlar.

Lebed işlemleri şöyle yapıyordu. Önce hisse senedinden büyük miktarda satın alıyordu. Daha sonra Yahoo-Finans forumlarında ya da chat odalarında çok sayıda eposta ile şirketin reklamını yapıyordu. Genellikle “Tüm zamanların en ucuz hisse senedi!” gibi bir başlık altında hisse senedinin fiyatının çok yakın zamanda patlayacağını söylüyordu. İşte bu epostalardan etkilenen okuyucular hisse senedine hücum ederek fiyatı yükseltiyorlar, Lebed ise aldığı hisse senetlerini 1 gün bile geçmeden satarak büyük bir kar elde ediyordu. Mahkeme tarafından suçlu bulunan Lebed, herkesin düşündüğü gibi bir piyasa profesyoneli değil, sadece 13 yaşında bir çocuktu.

Lebed savunmasında “bilgi kirliliği olmazsa borsa da olmaz” diyordu. İnsanların çoğu bu argüman karşısında ne yönde düşünmeleri gerektiğini bilemez. Ama insanları hataya düşüren bu argümanın gerçekliği üzerine atfettikleri teyit değildir. Hem Lebed, hem de tuzağına düşünler aynı düşünce şekline sahiptiler: “Kazanmak için inanmak gerek!”

Kazanmaya istekli ama piyasalar hakkında fazla bilgisi olmayan duygusal kişiler bu hataya düşmüşlerdi. Çünkü piyasaya geç girenler bu tür epostaları okudukları zaman erken girenlerin çok para kazandıklarını düşünürler. Öyleyse acele etmeleri gerekiyor ki onları yakalayabilsinler. Böylece Lebed’in epostasına inanarak alım kararlarını verirler.

İnternet üzerinden gönderilen e-mail’ler ile yaratılan bilgi kirliliği herkesin dikkat etmesi gereken bir alandır. Kökeni Nijeryalı inovatif internet girişimcilerinin, ülkenin diktatör başkanı Sani Abacha ve ailesinin isimleri üzerine kurdukları hikayelerle tüm dünyadaki insanları dolandırmalarına kadar uzanır. Gönderilen postalarda, küçük bir para ödeyerek büyük bir servete kavuşacağınız yazmaktadır ve milyonlarca kişi bu tuzaklara düşmüştür.

Bilgi kirliliği yüksek bir mühendislik ile yaratılsa da aslında arkasında herkesi etkileyecek basit bir matematik vardır. Diyelim ki bir gün posta kutunuzda şöyle bir e-mail ile karşılaştınız: “Bugün X hisse senedini mutlaka alın çünkü yükselecek!” Birçokları pek itibar etmeyecektir. Fakat gün sonunda öngörünün doğru çıktığını gördünüz ve ertesi gün aynı kişiden yeni bir ileti aldınız. Bu kez başka bir hisse senedinin artacağını söylüyor. Yine almadınız tabi ki ama gün sonunda öngörünün yine doğru çıktığını gördünüz. Diyelim ki bu iletiyi üst üste 6 gün aldınız ve her defasında öngörü doğru çıktı. 7.gün aynı kişiden benzer bir eposta aldığınızda ne düşünürsünüz?

Birçok kişi tanımadığı birinden aldığı bir iletiye pek güvenmez ama yapılan araştırmalar az da olsa küçük bir kalabalığın bu tür tuzaklara düştüğünü söylemektedir. Karşıdaki kişinin başarılı bir tahminci olduğunu düşünebilirsiniz ama değildir. Basit bir taktiği vardır. İlk gün 64 kişiye e-mail göndermiş ve 32’sine hisse senedinin yükseleceğini, 32’sine düşeceğini söylemiştir. Başarılı olduğu 32 kişiye ertesi gün yeni bir e-mail göndererek bu kez yine aynı senaryoyu uygulamıştır. Yarısına düşeceğini yarısına yükseleceğini söylemiştir. 6 gün boyunca yaptığı budur ve 7.gün sadece 1 kişi kalmıştır. İşte tuzak bu basit matematiğin altındadır.

Tüm bu bilgi kirliliği tek bir sebep için yapılır: Kişilerin başarılı değerlendirme sistemlerini vaatlerle tahrip ederek onları kandırmak için. Piyasalarda kaybetmek kazanmak kadar normal bir durumdur. En başarılı yatırımcılar bile kaybetme potansiyellerini sıfırlayamazlar. Başkalarının karar ve önerileriyle sürekli kazanan veya çok kazanan olmak her durumda alınabilecek bir risk değildir. Bilgiyi yayan karşı tarafı tanımamanızın bir maliyeti vardır ve bu maliyeti hesaplamalarınızda mutlaka dikkate almanız gerekir. Bu maliyet maalesef çoğu zaman çok yüksek olabilmektedir.

Bilgi çağında ne kadar akıllı olduğunuz çok önemli değildir. Duygularınızın, aklınızın sesini ne kadar duyduğu önemlidir. Aksi takdirde zengin olmak için Nijerya’dan e-mail beklersiniz!

Hiç yorum yok: