11 Ekim 2012 Perşembe

Cips yerken sizi de kimse izlemiyor mu?

Yunanistan, İspanya, Portekiz ve diğer küçük birçok Avrupa ülkesinde yaşanan ve bir türlü çözümlenemeyen borç krizinin ardından Almanya asıl suçlunun bu ülkeler olduğunu her defasında vurguluyor. O nedenle de Avrupa Merkez Bankasının kapılarını çoğu zaman kapatma gereksinimi duyuyor. Birçokları da Almanya gibi düşünüyordur mutlaka. Borçla yaratılan refah Birlik ülkelerini uzun bir süre huzur içinde yaşatmıştı. Fakat sonrasında kaçınılmaz son gelmişti. Yaratılan refahı bu ülkeler paylaştığına göre borcu ödemesi gerekenler de onlardı. Şüphesiz bu rasyonel bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde kulağa son derece hoş geliyordu. Ekonomik hayat artık rasyonel bir davranış göstermediğine göre, suçlu olarak krizdeki Birlik ülkelerini görmek pek doğru olmayacaktır. Öyleyse suçlu kim?

George Crum, William Tappendon ve Laura Scudder adlarını duyanların olduğunu pek sanmıyorum. Her üçü de gıda sektörüne yaptıkları büyük inovasyonla hayatımızı her hafta en az birkaç kere renklendirmeyi başaran insanlardı. Yarattıkları bu büyük yenilik sayesinde de zengin bir hayat sürmüşlerdi. Gıda sektöründe yarattıkları devrimle hayatımızı değiştiren bu üç kişinin aslında bulduğu şey çok basitti: Patates cipsi!.. Peki, milyarlarca dolarlık bir sektörü yaratan bu insanları bugün neden tanımıyoruz dersiniz?

George Clum, 1853 yılında patates cipsini ilk bulan kişiydi. New Yorklular dükkanının önünde uzun kuyruklar oluşturuyorlardı. Herkes cips denen bu patates atıştırmalığına hayran olmuştu ama yıllar geçtikçe Clum’un adını hatırlayan pek yoktu.

1895 yılına geldiğimizde William Templeton adlı işadamı sadece lokantalarda satılan bu cipslerin dükkanlarda da satabileceğini düşündü. Teneke kutulara cipsleri koyarak dükkanlara dağıttı. İnsanlar teneke kutulardaki cipslere de bayılmışlardı. Templeton köşeyi dönmüştü ama onun adını da birkaç yıl sonra herkes unutmuştu.

1920’lerde Laura Scudder adlı girişimci kısa sürede bozulan cipslerin daha uzun süre raflarda kalabilmesini sağlayacak bir yaratıcılık göstererek büyük paralar kazanmıştı. Cipsleri uzun süre bozulmayacak şekilde ambalajlayarak cipsin bugüne uzanan görüntüsünü yaratmıştı. Bugün birçok keyif ve sıkıntı anımızda çok şey borçlu olduğumuz Scudder’i de maalesef birkaç yıl sonra herkes hatırdan silmişti.

Cipsin keşfedildiği tarihten 150 yıl sonra canımız her cips çektiğinde hatırladığımız tek kişi 1932 yılında kapı kapı dolaşarak gıda satan 24 yaşındaki Herman Lay’den başkası değildir. Peki ama cipsin yaratıcılarını hatırlamazken bu basit satıcıyı neden hatırlıyoruz dersiniz?

Herman Lay evinde ürettiği cipsleri satılması için dükkanlara veriyordu. Fakat ardından son derece irrasyonel bir şey yapıyordu. Dükkanlarda bekleyerek cipsleri yiyenleri izliyordu. Sonra da onlara cipsleri nasıl bulduğunu soruyordu. Müşterilerin verdikleri cevapları dinliyor ve ürününü beklentilere göre yeniden düzenliyordu. Herman Lay, bir gün yine cips yiyen müşterileri izlerken çok tuhaf bir şey fark etti: Müşteriler cipsi yerken cipsin çıkardığı çıtırtıya kulak vermekte ve bu sesin verdiği hazdan mutlu olmaktaydılar. İşte o an Herman Lay ne yapması gerektiğini anlamıştı. Aslında tüm sihir çıtırtıdaydı. 3 büyük kaşifin göremedikleri şey buydu. O gün dünyanın en büyük cips markalarından biri olan Lay’s dünyaya merhaba demişti.

Bugün Yunanistan’ı, İspanya’yı ya da Portekiz’i suçlayanlar tıpkı George Crum, William Tappendon ve Laura Scudder’in yaptıkları hatayı yapmışlardı. Bu ülkeler sınırsız borç yaratırken, Avrupa Birliği’nin tepesindeki Almanya ve Avrupa Merkez Bankası, herkesin afiyetle yediği bu paraların nasıl yendiğine hiç bakmamıştı. Eğer Herman Lay gibi biri çıkıp büyük bir bolluk içinde krediyle elde edilen bu paraları yiyen ulusları izleyebilseydi, her ısırıkta küçük bir çıtırtı duyabilecekti. Çünkü her ısırık borca atılan bir adımdı. Sonrasında da bu kadar çok çıtırtı aynı anda olursa büyük bir çatırdamaya dönüşebileceğini kestirebilirdi. Çünkü bu kadar kredinin bir gün ödenmesi gerekecekti. Ve belki de bu gidişin çok tehlikeli olduğunu o zamandan anlayabilir ve dur diyebilirdi. İşte, o gün yenilen kredilerin ödeme günü sonunda gelmişti.

O nedenle bugün Avrupa Birliğini temsil eden Almanya ya da Avrupa Merkez Bankasının bu ülkeleri suçlaması hiç adilane değil. Çünkü eğer başarılı olmak istiyorsan Herman Lay gibi herkesin neyi nasıl yediğine bakmak zorundasın.

Hiç yorum yok: