2 Ekim 2012 Salı

Psikolojiden anlamayan var mı?

Piyasalar Fed’in parasal gevşeme ihtimali ile şahlanmıştı. Fakat ihtimal gerçeğe dönüşünce pek de beklenmeyen bir durumla karşılaşıldı. Bazı borsalar maalesef beklenen yükselişi gösteremedi. Fed’in bundan önceki parasal gevşemelerinde neredeyse tüm dünya piyasaları aynı anda yükselişe geçmiş ve bu yükseliş uzun bir süre devam etmişti. Oysa şu anda özellikle Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya piyasaları yani kısaca BRIC ülkelerinin görünümü pek iç açıcı değil. Bu durum birçokları için şaşırtıcı. Çünkü küresel ekonominin son beş yıldır lokomotifliğini yapan bu ülkelerdeki sıkıntı ABD ve Avrupa Birliğinin yaptığı çabaları da boşa çıkarabilir. Peki ama bu ayrışma nereden kaynaklanıyor? Neden bu kez BRIC ülkelerinin borsaları yükselmiyor?

Bunu anlamak için ekonomiden çok iyi anlamaya ya da makro verileri derinlemesine analiz etmeye ihtiyaç bulunmuyor. Biraz psikoloji bilmek yeterli olabilir. Çünkü piyasaların artık rakamlar ve olaylardan daha çok psikolojik faktörlerle hareket ettikleri ortada. Bu argüman doğru olmasa parasal gevşeme ihtimali ile şahlanan borsalar, ihtimal gerçeğe döndüğünde de şahlanmaya devam ederdi. Ama öyle olmadı. Demek ki piyasaların ruhunu bir nebze olsun anlamak için bile psikoloji bilmek gerekiyor. Peki ne kadar psikoloji biliyoruz dersiniz?

D.K.Peters ve S.J.Ceci adlı iki psikolog sıradan insanların psikolojiden ne kadar anladığını hiç merak etmemişlerdi. Onların merak ettiği otoriter psikologlar acaba psikolojiden ne kadar anlıyordu. Bunu öğrenmek için 1982 yılında basit bir araştırma yapmaya karar verirler. Amerika’nın en saygın psikoloji dergilerinde önceki iki yıl içinde yayınlanan ve zaman içinde otoriteler tarafından en etkili araştırmalar olarak değerlendirilen 12 makaleyi alırlar. Makalelerin yazarları Harvard ve Princeton gibi itibarlı üniversitelerin tanınmış bilim adamlarıdır. Peters ve Ceci, bu makalelerin sadece yazar adlarını değiştirler ve önemsiz sahte isimler yazarlar. Sonra da bu 12 makaleyi 12 farklı dergiye, yayınlamaları maksadıyla gönderirler. Sonuçlar bir hayli şaşırtıcıdır.

Yayın kurullarındaki bilim adamları 12 makaleden sadece 3’ünün daha önce yayınlanan makaleler olduklarını fark etmişlerdir. 9 makalenin ise önceden yayınlandığı hususunda hiçbir psikoloğun bilgisi yoktur. Bu ya okumadıkları, ya da okuduklarını unuttukları anlamına gelebilir elbette. Ama bundan daha çarpıcı başka bir şey daha olmuştur. Bu dokuz makaleden sekizi reddedilmiştir. Makaleleri inceleyen 18 şöhretli psikologdan 16’sı, 9 editörden de sekizi makalelerin yayınlanmayacak kadar kötü olduklarını söylemişlerdir. Yayın kurulundaki usta psikologlar dallarının en önemli makaleleri sayılan makaleler için “istatistiksel yönü zayıf… kuramsal yapı iyi değil… çok belirsiz…” gibi ifadeler düşerek makaleleri iade etmişlerdir.

Döneminin en önemli psikologlarının bile psikolojiden ne kadar anladığı artık okuyucuların takdirinedir. Fakat gözden kaçırılmaması gereken şey, bugün artık finansal piyasalar da psikolojik etkenlerin yönlendirmesi ile hareket etmektedir. Tıpkı parasal gevşeme sonrası küresel ekonominin lokomotifi BRIC ülkelerinin durgunlaşması gibi. Peki bu ülkeler neden parasal gevşemeye sevinememişlerdir?

Aslında yatırımcılar detaylı analizlerin uzağında basit bir duygusal çıkarım yapmışlardır: “Tüm dünya ekonomileri durmuşken Brezilya, Rusya, Çin ya da Hindistan kimseye mal satamazlar. Kaçınılmaz olarak onlar da küçülecek.”

İşte bu da yatırımcıların bu parlak ülkelere olan yatırım kararlarını duygusal olarak durdurmalarına neden olmuştur. Bunu piyasa psikolojisinden anlayan herkes görmüştür mutlaka. Deneye katılan şöhretli psikologları saymazsak psikolojiden anlamayan var mı?

Hiç yorum yok: